Işid Fitnesi

Ahmed Yasin Hoceefendi’nin 18.06.2014 tarihinde yaptığı radyo sohbetinden alınmıştır.


Soru: “Efendim, şu anda PKK, Suriye ve özellikle Irak ve Türkmenlerin durumu çok kötü ve daha kötüye gidiyor. Sizin bu husustaki görüşünüz nedir?  IŞİD (Irak, Şam İslam Devleti ) hakkında görüşleriniz nedir?”
Şu anda bu olay, öyle küçük bir coğrafya üzerinde dönmüyor. 2500-3000 km²’lik bir alan içerisinde çok sıcak bir şekilde yaşanıyor. O alan; Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Elazığ, Bitlis, Muş, Bingöl ve Van çevresinden başlayıp, güney doğuya sarkıyor. Ülkemizin coğrafi yapısına baktığımız zaman göreceğimiz en önemli şey şudur: Kuzeydoğumuzda Gürcistan, daha kendi sorunlarını halledememiş, bizimle de yarı yarıya iyiler. Hemen yanında, doğumuzda Ermenistan. Her fırsatta Türkiye Cumhuriyeti aleyhine hareket yapan, Ermeni katliamını, Amerika’da kabullendirenler. Onun altında, yine doğumuzda, İran Cumhuriyeti. İslam Cumhuriyeti ismi altında faaliyet göstermesine rağmen, geçmişi hepimiz için çok açık bir şekilde malumdur. Nasıl, Amerika petrollere sahip olabilmek için Şah`ı besleyip başa getirdiyse, ayni şekilde Humeyni`yi  destekleyerek Şah`ı devirdi. Şah kanser olmuştu. İki sene ömrü var denilmişti. Şahın hastalığı öğrenildikten sonra, Amerika hemen tedbirini aldı. Yerine Humeyni’yi yetiştirdi. Ve Humeyni`den sonraki İslam coğrafyasında olanlar, Irak`la savaşlar hepimizin malumudur. Onun güneyi Irak. Ve bizim yani Türkiye Cumhuriyeti’nin tam güneyinde olan Suriye. Orasının da ne kadar karıştığının, senelerdir binlerce insanın öldüğünü, katledildiğini hepimiz biliyoruz. Deniz aşırı güneyimizde Mısır. Hali hazırda ne olduğu belli değil. Yeni bir darbe lideri başta. Batıya baktığımızda, bizi hiç bir zaman sevmeyen ve sevmeyecek olan bir Yunanistan. Ezeli düşmanımız, çeteciler. Kuzeybatımıza baktığımız zaman, son yüz senedir Müslümanlara, özellikle Türklere zulmeden, Bulgarlar. Öyle bir coğrafi yapı içerisindeyiz. Bunun tamamını topladığımız zaman, bir milyon kilometre kareyi bulan bir coğrafyadır. Hatta aşar. Ama, şu anda en sıcak, hareketli olan bölge, güneydoğu, söylemiş olduğum üç bin kilometre karelik alandadır.
IŞİD; “Irak Şam İslam Devleti” diye bilinen bu örgüte, çok acıdır maalesef, her geçen gün yüzlerce insan katılıyor. Dünyanın muhtelif yerlerinden talebelerimiz vasıtasıyla haber alıyoruz. Özellikle Almanya`dan, İngiltere`den, Fransa`dan, az da olsa İspanya ve Portekiz`den, Avusturya`dan katılım var. Bosna Hersek’ten çok var. Çünkü yoksulluk var ve İslam ismi altında kandırılıp, aldatılılıyorlar. Balkanlardan, ülkemizden, Türkiye Cumhuriyeti`nden, Amerika`dan, Avustralya`dan, Arjantin`den dahi talebelerimiz bizi arıyorlar. Arkadaşlarının gittiklerini, kendilerinin de gitmesi icap edip etmediğini soruyorlar. Çünkü bir Mehdiyet hareketi olarak tanıtılıyor. Bu tanıtılan Mehdiyet hareketine, bir an önce, herkes katılabilmek için can atıyor. Başımızdaki sayın büyüklerimizin olayı nasıl algıladığını görmek, çok acı. Özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Başkanı Sayın Bahçeli, bu hususta ciddi bir şekilde aklını başına toplamalı. Kendine gelmeli. Büyük Birlik Partisi Başkanı, Mustafa Destici arkadaşımız, olaya çok daha farklı bakmalı. Birilerinin taktığı gözlük arkasından bakarsa, olayı yanlış görür. Şu anda, Cumhuriyet Halk Partisi, herkese bir gözlük takıp, o şekilde göstermeye uğraşıyor. Cumhuriyet Halk Partisi Başkanı Sayın Kılıçdaraoğlu, ülkemize vermiş olduğu zararın farkında olsa, bunu yapması mümkün değil. Dünya devletlerinin bir araya gelip de veremediği zararı, onlar, inşallah bilmeyerek yapıyorlardır. Bir an önce o yanlışlarından dönerler. Devletle mücadele edeceğiz derken, Sayın Başbakanımızla yarışacağız derken, kendi anlayışlarına dahi uymayan cumhurbaşkanları bulup, karpuz seçemeyen insanlar cumhurbaşkanı seçmeye kalkarlar ve bu savaşın içerisinde olurlarsa, çok önemli bir şeyi kaybederler. Yarın tarih bunları affetmez. Nasıl, seksen senesinde yapılan ihtilali bile tarih affetmedi, otuz sene içerisinde hesaba çekti, bugün açıklanan haberlere göre genel kurmay başkanları müebbet hapis cezasına çarptırıldıysa, bugünün siyasileri, belki yirmi seneye varmadan, ciddi şekilde hesaba çekilecekler. Onun için ne yaptıklarının, ne olur farkında olsunlar.
Benim onlara şöyle bir tavsiyem var. Kabul edip etmemekte elbette muhayyerler. Onlar devlet idare eden insanlar. Siyasi işlere akılları bizden daha iyi erer. Biz, belki siyasi işlere o kadar aklımız ermeyebilir. Fakat çok samimi ve tarafsız bir şekilde aldığımız habere göre, IŞİD denen örgüt, yani Irak- Şam İslam Devleti olarak kendini tanıtan örgüt, Muharrem ayına kadar geçecek dönem içerisinde, sayıları beş yüz bini geçen ordular toplamak üzereler. Herkes şaşırıp kalır. Şu anda Şaban-ı Şerif’in içerisindeyiz daha. Ramazan-ı Şerif, Şevval ve arkasından Muharrem. Onun için, Genel Kurmay Başkanlığımıza, Başbakanımıza ve Sayın Cumhurbaşkanımıza,  düşüncelerine bir ışık tutmak amacıyla önerim, bir an önce asker kaçaklarının hepsini toplamalarıdır. Bir an önce ciddi bir şekilde tecilleri iptal etmeli. Topladığı askerleri ciddi bir şekilde yetiştirmeli. Toplamış olduğu askerlerin en az 175,000 tanesini güney doğu için görevlendirmeli. Bunları, belki şöyle sayabiliriz. En az on bin asker Hatay bölgesine, on bin asker Kahramanmaraş bölgesine, on bin asker Malatya bölgesine, on bin asker Elazığ bölgesine, on bin asker Bingöl, on bin asker Bitlis, on bin asker Van olmak üzere; yani 7-5-3 taktiğini uygulayarak toplam yetmiş bin askeri kendi ülkesi içerisinde yerleştirmeliler. Güneye doğru ciddi bir temizlik yaparak inilmesi ve orada bulunan PKK’yı, tamamıyla silahsızlandırarak silahlarını ellerinden alarak, güneydoğu sınırına ulaşması ve güneydoğuda toplam, yüz beş bin askerle Irak’a belki üç bölgeden girmesi. Yani, Silopi-Zaku bölgesinden otuz bin asker, Çukurca`dan otuz bin asker, Şemdinli’den otuz bin askerle girip, diğer yirmi beş bin askeri de, yine Silopi`den sokup, Irak-Suriye sınırına, arkadan gelecek olan tehlikeye karşı yerleştirmelidir. Kuzeyden de diğer askerlerimizle Suriye sınırına doğru inerek, Musul, Erbil, Kerkük alınmalı. Türkiye Cumhuriyeti bu hareketi ciddi şekilde göstermeli. Bir tampon bölge oluşturmalı. Ve binlerce, belki milyonlara ulaşan Türkmen soydaşlarımızı muhafaza altına almalıdır. Yoksa, Muharrem ayına kadar ve ondan sonra, Bosna-Hersekte yaşananlara parmak ısırtacak katliamlar olacak. Ve oluyor. Şii liderler, olayı tamamen mezhepsel görüp, öyle yanlış fetvalar veriyorlar ki, halkı durdurup sükunete davet edecekleri yerde, kışkırtıp yanlışa sürüklüyorlar. Bu sıkıntıdan bizleri ancak bir devlet kurtarır.
Bu arada peşmergeler bize borçlular. Rahmetlik Turgut Özal zamanında bir milyona yakın peşmergeyi bizim ülkemiz alıp, kendi sınırları içerisinde muhafaza etti. Daha sonra, Halepçe katliamından sonra, bir müddet onları burada eğitip, tedavileri görülüp, sıkıntıları giderildikten sonra, ülkelerine gönderdi. Onun için peşmergeler bize borçlular. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile beraber çalışmak mecburiyetindeler. Bu anlattıklarımızı, Amerika Birleşik Devleti ve Avrupa Birliği tamamıyla kabul etmek zorundadır. Ve ülkemize her türlü yardımı yapmak mecburiyetindedir. Onlar bu temizliği yapamazlar. Amerika, bunu yapamadığını Afganistan’da ispat etti. Irak’ta yapamadı. Çekildikten sonra ortalık iyice karıştı. Avrupa da bunu yapamaz. Müslümanın halinden yine Müslüman anlar. Bu yörenin halkı, birbirine kültürleri yakın olan insanlar ancak yapabilirler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, güçlüdür. Gücünü göstermenin zamanı gelmiştir. Hiç kimse, bu hareket yapıldığı zaman, Mehdiyet hareketidir, Amik Ovasındaki olaylar olacaktır diye korkuya kapılmasın. Armageddon diye beklenen, Amik Ovasındaki cereyan edecek olan hal, çok çok daha farklıdır.
 Türkiye Cumhuriyeti şu anlattıklarımızı bir vatandaş olarak, bir hoca olarak, bir cemaat lideri olarak dikkate almalı. Talebelerimden aldığım ciddi, has, öz haberlerdir bunlar. İnsanlar çok ciddi şekilde inanarak ölmek için gidiyorlar oraya. Şehit olmak, o şerefe ermek için gidiyorlar oraya. Onun için onların karşısında kolay kolay eğitilmemiş, düzensiz bir ordu duramaz. Onun karşısında yine aynı dirayet, ayni ciddiyet, ayni muhabbet ve halkın, milletin duası arkasında olanlar durabilir. Türk milleti nasıl binlerce senedir oraları derleyip toparlamışsa, şimdi yine derleyip toparlayacaktır. Aynı zamanda bu, ülkemizin hakkıdır. Aksi takdirde IŞİD’in bununla yetinmeyip, Bağdat`tan sonra Suriye’ye gireceğini çok ciddi şekilde haberler alıyorum. Suriye’den Lazkiye ve özellikle Türkiye’nin Hatay- İskenderun bölümünü alıp (niyetleri bu) Akdeniz’e açılmak istediklerini biliyorum. Bu hususta Rusya anlayış, itikat ve inanç olarak birbirlerinde o kadar zıt olmasına rağmen, bu bölgeyi kendi  menfaatlerine göre şekillendirmek için ciddi şekilde destekliyor. Ve hiç kimseyi de dinlemiyor. Kuzeydeki karışıklığın bir parçası da budur.
Bu oyunlar Türkiye üzerinde oynanıyordu. Son iki seneye kadar hepinizin malumudur ki Türkiye Cumhuriyeti bütün İslam alemi içerisinde parmakla gösterilen (hala öyle, bir miktar muhabbet kaybı olmasına rağmen) bir ülkedir. Ve hangi Arab ülkesinde adaylığını koysa Sayın Başbakanımız veya Cumhurbaşkanımız, o ülkenin bile Başbakanı olacak kadar seviliyordu. Bu sevginin ve bu muhabbetin kaybolması için bu sıkıntılar meydana getiriliyor. Bazı kardeşlerimiz tacizler hakkında acele ediyorlar. Diyorlar ki; “Musul Konsolosluğumuz basıldı. Seksene yakın Türk vatandaşımız onların elinde. Acilen, hemen gidip, müdahale edip kurtarmak lazım”. Bunlar, hissi hareketlerden başka hiç bir şey değildir. Kısa zaman öncesini hatırlayın. İran’ın, Amerika Büyükelçiliği basıp, Amerikalı diplomatları esir alındığında, Amerika Birleşik Devletleri on dört ay uğraştı. Ve ancak anlaşmalar neticesinde kendi askerlerini, vatandaşlarını çıkartabildi. Milyonlarca dolar, milyarlarca dolar daha, fidye ödemek zorunda kaldı. Askeri bir hareket yapmak istedi. Hava şartları uygun gelmediği için uçakları düştü. Dünya kamuoyu önünde rezil oldular. Onun için hiç kimse hissiyatına kapılıp da hemen acele, hazırlıksız, oralara girelim veya tedbir alalım demesinler. Girerken, söylediğim gibi, kendi güneydoğu bölgemizi güvene almamız lazım. Yedi şehirde onar bin askerle toplam yetmiş bin askerle güneydoğu sınıra kadar, gerekirse ev ev aranıp PKK’nın silahsızlaştırılması, silahların ellerinden alınması lazım. Sonra, sınıra ve oradan Irak`a üç koldan giren ilk birinci bölüğün, yirmi beş bin askerle, Suriye hududunu Bağdat’a kadar, nerdeyse Ribat’a kadar batı bölgesini ciddi bir şekilde kontrol altında tutması gerekir. Kuzeyden üç koldan otuzar bin askerimizin, yani Şemdinli, Çukurca ve Silopi’den girecek askerlerimizin Bağdat yakınlarına kadar gelip, Türkmenleri toplayıp, tekrar Kerkük’e kadar çekilip, Kerkük’te ciddi bir hat oluşturup, tampon bölge yapıp, insanların hayatını emniyet altına alması lazımdır. Yoksa tarih, bunun hesabını hem Türkiye Cumhuriyeti’nden, hem de insanlıktan sorar. Olay ciddidir. Elbette Dış İşleri Bakanımız Sayın Davutoğlu`nun bilgisi vardır. Elbette diğer bakanlarımızın da vardır. Fakat bir kere de biz halk olarak, cemaat lideri olarak, ciddi şekilde, farklı ülkelerde bulunan talebelerimizden almış olduğumuz bilgiyi devletimize bu mana ile ulaştırıp, dikkatlerini çekmek istiyoruz. Genel Kurmay Başkanımız çok salih, kamil, akıllı bir insan. Elbette, muhakkak, Başkomutan olan Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımızla oturup bu meseleyi konuşup, istişare ederler. Generallere hiç ihtiyaç kalmadan, sadece albay ve kurmay albaylar bu meseleyi halledebilecek kapasitededir. Allah-u Teala hepimizin yar ve yardımcısı olsun.
Peşmergelerin de Türkiye Cumhuriyetine teslim olup, yardım etmesi şarttır. Yapılan iyilikleri unutmamalıdırlar. Eğer yapılan iyiliği unuturlarsa çok ciddi sıkıntı çekerler. Bu arada, büyük şehirler asker vasıtasıyla değil, polis vasıtasıyla kontrol altında tutulmalıdır. Önceden söylüyorum, bu üç-beş aylık süreçte iyi hazırlanmalıyız. Muharrem ayı gelmeden söylüyorum, Kerbela olayı tekrar yaşanmadan söylüyorum. Devletimiz tedbirini almalı. Askerini hazırlamalı. Büyük şehirler içerisinde polisler vasıtasıyla güvenlik sağlanmalı, hiç kimse kesinlikle affedilmemeli. Bu hususta da Büyük Millet Meclisinin toplanıp, birbiriyle hırlaşmak verine, ciddi bir şekilde, sokağa dökülen her teröristin ciddi şekilde cezalandırılması için kanun çıkartmalı ve polisimizin selahiyet alanı genişletilmelidir. Sonra geç kalmak hiç kimseye fayda vermez.
Ülkemiz hem ekonomik olarak, hem teknolojik olarak, hem de kültürel olarak ciddi bir kalkınmanın içerisinde. Bu kalkınmayı hazmedemeyen ilk başta Avrupa Birliği’dir. Almanya, İngiltere ve Fransa’dır. Kendilerini üç süper güç sayan bu devletler, Avrupa Birliğini savaşsız kurmanın ve içindekilerin hepsi tabî olmasına rağmen, itaat etmesine rağmen, belli bir seviyeye çıkartamamanın ızdırabı içerisindeler. Bu arada Türkiye Cumhuriyeti tek başına Avrupa Birliği’ne denk gelecek güce ve kuvvete ulaşıyor. Havayollarından, karayollarından, lojistik anlamda, her türlü ticareti ellerinden alıyor. Hazmedemiyorlar. Onun için düşmanlık yapıyorlar. IŞİD’e kendileri asker gönderiyorlar. Katılanları eğitmeleri için başlarına, hem aldatılmış hem de kendileri de aldatan Müslüman komutanlar gönderiyorlar. Amerika Birleşik Devletleri seyrediyor. Tabii bu arada İsrail sütten çıkmış ak kaşık gibi tertemiz her zamanki gibi. Halbuki çıbanın başı o. Parayla her zaman her işi hallettirdiği gibi, yine parayla her işi hallettirip, Büyük İsrail’in hayali içerisinde gidiyor. Bu yaptıkları farkında olmadan da İsrail’in sonunu hazırlıyor. Biz İsrail’in düşmanı değiliz. Onu yok etmek gibi bir düşüncemiz yok. Ama kendi kendilerini yok ediyorlar. Farkında değiller. İslam birliği bir anda oluşuverir de üzerlerine çökerlerse, o zaman hiç kimse kimseyi sorumlu tutmasın. Bizim lisanımızla buna kendi kazdığı kuyuya düşmek derler.
Ebu Cehil onu yaptı. Kainatın Efendisi Muhammed Mustafa aleyhisselatı vesselamı rezil edeceğini sandı. Kapısının önüne çukur kazdırdı.  İçini insan pisliği ile doldurdu. Üstünü hurma dalları ile örttü. İnce kumla da kapattı. Sonra Rasullullah Efendimize haber gönderdi. Bugün İsrail’in yaptığı oyun budur. Dedi ki ;“Ya Muhammed buyur gel, seninle görüşmek istiyorum. Herhalde Müslüman olacağım”. Efendimiz de sevinçli, Allah’a teslim olmuş bir şekilde hane-i saadetinden çıktı, Ebu Cehil’in evine gidiyordu. Eve elli metre kadar bir mesafe kaldı. Ebu Cehil’in de kölesi kapıdan seyrediyor. Cebrail aleyhisselam geldi; “Dur Ya Muhammed, buradan öteye adım atma, dön geri” dedi. Rasullullah Efendimiz emir üzerine geri dönünce köle telaşlandı, o telaşla içeri daldı. Ebu Cehil’e; “Ey Eba Cehil, Muhammed geri döndü, gelmiyor buraya” deyince, “Niye gelmiyor arkasından sesleneyim” diye Ebu Cehil öyle bir telaşla çıktı ki, kazdığı kuyuyu unuttu. O pisliğin içine düştü. Rezil oldu bütün Mekke’ye. Muhammedi bir mucizedir. Rasullullah Efendimizin mucizesidir. Onlarca metrelik ip attılar iki metrelik kuyuya. İp eline  ulaşmadı ve bir türlü çıkartamadılar. Herkes hayretler içerisinde kaldı. Anladı onu Muhammed aleyhisselamdan başkasının çıkartamayacağına. Başladı yalvarmaya; “Ya Muhammed, beni bu kuyudan çıkar”diye. İsrail kazdığı kuyuya kendi düşerse, daha sonra ona onlarca yüzlerce yardım da gelse ip atıldığı misali, kimse çıkartamaz. Yine Muhammedi ve merhamet sahibi olan insanlar, Mehdi aleyhisselam onu çıkartır, şaşar kalır kendine.
IŞİD hakkında sorulan soruya vermiş olduğum bu cevap inşallah yeterli gelir. Yok eğer yeterli gelmiyorsa, sormak istediğiniz bir soru varsa ona da cevap vereyim.
Soru: Biraz önce söylemiş olduğunuz bahiste, IŞİD’ın daha sonra Suriye, Lazkiye ve Hatay’a doğru yöneleceğini belirttiniz. Dikkatimi çekti. Hatay’a yönelmesi Rusya’nın IŞİD’e olan desteği. Şeyh Şerafeddin Dağıstanı hazretlerinin bildirdiği şekilde bir barış anında, sulh halindeyken Rusların Karadenizden Türkiye sınırlarına doğru gireceğine dair beyanı var bildiğiniz gibi. Bu beyan ise biraz önce belirtmiş olduğunuz Amik ovasındaki büyük muharebeye dayanıyor. Açıklayabilir misiniz?
Allah-u Alem bu biraz daha sonra olacak. On küsür sene sonra olacak. Çünkü IŞİD o bölgeye yöneldiğinde Rusya’dan almış olduğu kuvvetle beraber kendini güneye çevirip, Kuveyt’i, Suudi Arabistan’ı alıp, o bölgede İngilizlerin, Almanların, Fransızların ve Amerika Birleşik Devletlerinin yardımı ile Suudi Arabistan’dan üç devlet, Suriye’den dört devlet, Irak’tan üç devlet çıkartmak gibi planları var. Bu planlarında başarısız olduktan sonra, senin söylemiş olduğun Rusya’nın işe el atması ve Karadeniz’den Türkiye’ye yönlenmesi ciddi bir şekilde bekleniyor. Siyasiler olaya hep kendi açılarından bakıyorlar. Mümkün mertebe kavga olmasın, sıkıntı olmasın, gürültü olmasın. Elbette doğrudur. Zaman içerisinde hallolsun veya meseleyi para ile halledelim. Maddi yardımlarla düzeltelim gibi düşünüyorlar. Ülkelerini savaştan muhafaza etmek için uğraşıyorlar. Bu çok doğru olmakla beraber şimdi artık bunun işlevi kalmadı. İşin ciddiyetinin farkında değiller. Birikti, birikti, çıban iyice büyüdü, patladı. Şu anda cerahat dışarı akıyor. Ve her tarafa bulaştırıyor. Onun için Osmanlı devletinden sonra kurulmuş olan Türkiye cumhuriyeti devleti kendi gücünü yüz sene sonra ispat etmek mecburiyetinde. Bu imtihanın içerisinde. Eğer bu imtihanı ciddi bir şekilde verirse, Ermenistan diye bir sorun, Gürcistan, İran diye hiç bir sorun. İran’dan zaten zarar gelmez. İran Amerika ile ortaktır. Kimse onu merak etmesin. Yunanistan’ın bir daha Ege Denizi’nde bile it dalaşını göze alamayacağını, Bulgaristan’ın kendi ülkesinden geçen bütün Türklere veya tırlara bile selam duracağını görecektir. Balkanlardaki bütün Müslümanlar da sevinç içerisinde Türkiye cumhuriyetini destekleyecek ve yardım edecektir.
Soru: Türkiye’de bildiğiniz gibi hilafetten sonra cumhuriyetin kurulması ile birlikte Gazi Mustafa Kemal’in bildirmiş olduğu yurtta sulh cihanda sulh felsefesi hakim. Ülkemiz ve ümmet şu anda büyük bir tehlike altında ve bu tehlikeden bu ümmeti kurtaracak millet ise Osmanlının varisi olan Türk milletidir. Fakat Türk milletini içine öyle bir ukte yerleşmiş ki, sizin anlatmış olduğunuz şekilde ülkenin başına gelecek felaketleri önceden sezinleyip ona karşı hareket edilmesini engelleyen, karşı olan bir grup türemiş. İsmi Yurtta sulh, cihanda sulh ve kendilerini demokrat addediyorlar.
Hiç alakası yok. Çok güzel bir noktaya değindin. Yurtta sulh, cihanda sulh. Şu anda yurtta sulh mu var? Hergün bir asker şehid olmuş diye haberini alıyoruz. Hergün yürüyüş oluyor, hergün bir polis şehid oluyor. Şehirler talan ediliyor. Hangi sulhtan bahsediyorlar? Geçen sene bunu söyledim. Ciddi bir şekilde hemen seferberlik ilan edilmesi gerektiğini. Eğer o gün bu tedbirler alınsaydı, bugüne gelinmezdi. Çıban durmadan büyüyor, farkında değiller. Sulh yok şu anda. Nerede sulh var? Türkiye cumhuriyeti ciddi şekilde tedbirleri alıp, kendisinin ne olduğunu ispat etmek mecburiyetinde. Yoksa devlet tartışılmaya başlar. Onların planı; Irak’ı üçe bölmek. Bizim dörtte birimiz gibi olan küçücük Suriye’yi beşe bölmek. Suudi Arabistan’ı üçe bölmek. Türkiye’yi yediye bölmek. Sıra oraya geliyor. Onun için burada sabredilecek hiçbir şey kalmamıştır. Dirayetli, ciddi, ileriyi gören görevli siyasilere ihtiyacımız var.
Başbakanımızda bu meziyet var. Fakat içerideki fitne çok büyük. Muhalefet nefsinin derdine düşmüş, sandalye koltuk derdine düşmüş. İktidar gökten melekleri indirse, onlara bile muhalefet yapacaklar. Böyle bir şey olabilir mi? İnsan biraz da adaletli tarafını görür. Cumhurbaşkanı diye getirip insanların önlerine dayattıkları, sol eğilimli Cumhuriyet Halk Partisi için oturup ağlanacak meseledir. Milliyetçi Hareket Partisi bunu nasıl destekledi, anlaşılması mümkün değil. Rahmetli Alpaslan Türkeş hayatta olsaydı bunları çok ciddi şekilde hesaba çekerdi. Aday olarak getirilen kişi, Türkiye Cumhuriyetinin başına ciddi problem olacak bir şahıstır. Babasının Cumhuriyet Halk Partisinden çekmediği kalmamıştır. Sonra CHP dindar hiçbir kesime anlayış göstermezken, rıza göstermezken nasıl oldu da Ekmeleddin İhsanoğlu, el-Ezher üniversitesinde profesörlük yapmış olan bir şahsı kabul edebiliyor? Ciddi bir şekilde tezat var. Bilinçli bir şekilde paralel yapının da parmağı var bu işte. Bunlar ülkenin geleceği için değil, kendi menfaatları için oynuyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? O şahıs bu ülkeye cumhurbaşkanlığı yapacak ne takata, ne güce sahiptir. Onun için geçen haftaki sohbetimde ne dedim? Hakikaten bu siyasiler pazara gitseler domates seçemezler, karpuz seçemezler. Cumhurbaşkanı seçecekler. İşte seçtikleri cumhurbaşkanı da bu kadar olur maalesef.
Ben rahatsızım hastayım ama hala askerlik yapabilirim. Mutfakta yemek pişiririm. Geri hizmette bulunurum. Veya ne görev verilirse onu yaparım. Bütün Türk milleti ve İslam alemi bu kurtuluş savaşını bekliyor. İçimizdeki pisliklerden kurtulmak, etrafımızdaki mikroplardan kurtulmak ve etrafı güzel bir şekilde huzur getirip dezenfekte etmeyi bekliyor. İnşallah. Eğer bu böyle yapılırsa, görecekler ki 7-5-3 taktiği neticesi olarak Kıbrıs sorunu dahi kendiliğinden çözülecek. Kıbrıs’ta iki yüz bin vatandaşımız varken bu olay yapıldı. Bulgaristan’da üç milyon vatandaşımız olmasına rağmen kimse yürüyemedi. Allah rahmet eylesin orgeneral Salih Omurtak bir gecede neredeyse Sofya kapılarına kadar dayanmıştı. Herkes telaşa düşmüştü. Bulgaristan’da kimse kalmadı, hepsi Rusya’ya kaçmıştı. İsmet İnönü’nün emriyle, girmiş olan askerimiz tekrar geri çağrıldı. Niçin çağırıyorsun? Şu anda Irak’ta milyonlarca Türkmen var. Aynı şekilde Suriye’deki Türkmenler var. Bunların hesabı yarın sorulur. Sadece Türkmenler değil, diğer ırktan Arap ırkından da olsa Müslüman dindaşlarımız ve hatta Süryaniler var orada. Hristiyanlar var orada. Yahudiler var orada. Onlara dahi barışı götürmesi lazım Türkiye cumhuriyetinin. Kurtuluşu, refahı götürmesi lazım. Bunu Türk milletinden bekliyorlar. Bu civarda bu hareketi Türk milletinden başka kimse yapamaz. Yapamayacağını da bin küsür senedir göstermiştir.
Balkanlarda yüzlerce milletvekiliyle, başbakanlarıyla, cumhurbaşkanlarıyla görüştüm. Türkiye böyle bir harekete girerse tamamıyla, Bulgaristan’daki Türkler ve milletvekilleri, Romanya’daki Türkler, milletvekilleri, Kosova, Arnavutluk tamamıyla, Makedonya yüzde sekseniyle, Bosna Hersek tamamıyla, hatta Sırplardan bile destek olur, çünkü içlerinde bir buçuk milyona yakın Müslüman var. Buradaki kardeşlerimiz içlerindeki milletvekilleri ve başbakanlara tesir ederek Türkiye cumhuriyetinin arkasında. Dönelim doğuya. Azerbaycan lideri Sayın Aliyev her halikürda hemen hazır Türkiye cumhuriyetine her türlü yardımı vermeye. Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan hepsi hazırlar. Kazakistan dört gözle ağabeyleri Türkiye cumhuriyetinin yapacak olduğu hareketi bekliyorlar. Türkler bir anda İttihat-ı İslamın olduğunu gösterdikleri vakitte, Arap Müslüman kardeşlerimizin hepsi ilhak edecekler. Hemen teslim olacaklar. Göreceksiniz bu hareket başladığı anda, daha savaş olmadan, çok ciddi olaylar gelişmeden hepsi teslim olup, silahları bırakacaklar. Olay bitecektir.
Soru: Sancak düştüğü yerden kalkar diyordunuz. Sancak bizde. Bu ülkeden yine o sancağın kalmasını tüm İslam alemi bekliyor, bunu mu ifade ediyorsunuz?
Aynen öyle. Yoksa ben burada savaş çığırtkanlığı yapmıyorum. Ben Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Süryani hangi milletten olursa olsun o insanların kurtuluşundan bahsediyorum. Bu ağabeyliği de Türkiye cumhuriyeti devletinin yapacağını söylüyorum. Yapabilecek kuvvet ve kudrette olduğunu biliyorum. Yapmamaları için ne Balkanların ne de Türki cumhuriyetlerin engel olmadığını söylüyorum. Engel olan Çanakkale’de iki yüz elli bin atamızı şehit etmek için uğraşan İngiltere, Fransa, bizden yana görülmesine rağmen Almanya’dır. Açık açık söylüyorum, içlerindeyim. Ciddi şekilde haberler alıyorum. Ve Amerika Birleşik Devletleri. Başka hiç kimse değil. Amerika Birleşik Devletlerine söylenecek tek şey şu; bu bölgelere girip bu huzuru sağladığımda petrolun yüzde ellisi senindir dendiği zaman bütün olay biter. Almanya, İngiltere ve Fransa’yı o susturur. Onlar kendi aralarında dört beş devlet bu bölüşmeyi sağlayamıyor. Başka hiçbir şey değil. Rusya ile bu meselede çok iyi anlaşılabilir. Yeter ki kavga maddi kavga olsun. Maddiyatı bölüşmek kolaydır. Ama şu anda can söz konusu. İnanın bana gelen haberler var, Suriye’den, Irak’tan arıyorlar beni. Kerkük’ten, Erbil’den, Musul’dan arayan talebelerim var. Diyorlar ki; “Efendim yüzlerce kadının ırzına geçildi, tecavüz edildi. Adamlar toplandı, götürüldü. Kum dağlarına doğru götürüldü. Daha sonra kamyonlar boş olarak geldi”. Bunlar yarın çıkacak Bunların hepsi toplu mezar olarak çıkacak karşımıza. İş işten geçmeden Türkiye cumhuriyeti devletinin bu işe el atmasını istiyorum. Cenab-ı Allah hepimize sıhhat afiyet, ilahi idrak, anlayış, birlik beraberlik güç ve kuvvet versin. Doğru yoldan ayırmasın. Vesselam…
http://kutuphaber.com/index.php/2014/06/hemen-ciddi-onlemler-alinmalidir/ 






Ey İslam Devletleri, Ordularınız Ne İşe Yarıyor?