"...Dünyanın ömründen sadece bir gün kalsa bile, Allah benim Ehl-i Beytimden bir adam gönderecektir. O dünyayı (daha önce) zulümle olduğu gibi adaletle dolduracaktır." (Sünen Ebu Davud, Cilt 14 s. 402)



Işid Fitnesi

Ahmed Yasin Hoceefendi’nin 18.06.2014 tarihinde yaptığı radyo sohbetinden alınmıştır.


Soru: “Efendim, şu anda PKK, Suriye ve özellikle Irak ve Türkmenlerin durumu çok kötü ve daha kötüye gidiyor. Sizin bu husustaki görüşünüz nedir?  IŞİD (Irak, Şam İslam Devleti ) hakkında görüşleriniz nedir?”
Şu anda bu olay, öyle küçük bir coğrafya üzerinde dönmüyor. 2500-3000 km²’lik bir alan içerisinde çok sıcak bir şekilde yaşanıyor. O alan; Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Elazığ, Bitlis, Muş, Bingöl ve Van çevresinden başlayıp, güney doğuya sarkıyor. Ülkemizin coğrafi yapısına baktığımız zaman göreceğimiz en önemli şey şudur: Kuzeydoğumuzda Gürcistan, daha kendi sorunlarını halledememiş, bizimle de yarı yarıya iyiler. Hemen yanında, doğumuzda Ermenistan. Her fırsatta Türkiye Cumhuriyeti aleyhine hareket yapan, Ermeni katliamını, Amerika’da kabullendirenler. Onun altında, yine doğumuzda, İran Cumhuriyeti. İslam Cumhuriyeti ismi altında faaliyet göstermesine rağmen, geçmişi hepimiz için çok açık bir şekilde malumdur. Nasıl, Amerika petrollere sahip olabilmek için Şah`ı besleyip başa getirdiyse, ayni şekilde Humeyni`yi  destekleyerek Şah`ı devirdi. Şah kanser olmuştu. İki sene ömrü var denilmişti. Şahın hastalığı öğrenildikten sonra, Amerika hemen tedbirini aldı. Yerine Humeyni’yi yetiştirdi. Ve Humeyni`den sonraki İslam coğrafyasında olanlar, Irak`la savaşlar hepimizin malumudur. Onun güneyi Irak. Ve bizim yani Türkiye Cumhuriyeti’nin tam güneyinde olan Suriye. Orasının da ne kadar karıştığının, senelerdir binlerce insanın öldüğünü, katledildiğini hepimiz biliyoruz. Deniz aşırı güneyimizde Mısır. Hali hazırda ne olduğu belli değil. Yeni bir darbe lideri başta. Batıya baktığımızda, bizi hiç bir zaman sevmeyen ve sevmeyecek olan bir Yunanistan. Ezeli düşmanımız, çeteciler. Kuzeybatımıza baktığımız zaman, son yüz senedir Müslümanlara, özellikle Türklere zulmeden, Bulgarlar. Öyle bir coğrafi yapı içerisindeyiz. Bunun tamamını topladığımız zaman, bir milyon kilometre kareyi bulan bir coğrafyadır. Hatta aşar. Ama, şu anda en sıcak, hareketli olan bölge, güneydoğu, söylemiş olduğum üç bin kilometre karelik alandadır.
IŞİD; “Irak Şam İslam Devleti” diye bilinen bu örgüte, çok acıdır maalesef, her geçen gün yüzlerce insan katılıyor. Dünyanın muhtelif yerlerinden talebelerimiz vasıtasıyla haber alıyoruz. Özellikle Almanya`dan, İngiltere`den, Fransa`dan, az da olsa İspanya ve Portekiz`den, Avusturya`dan katılım var. Bosna Hersek’ten çok var. Çünkü yoksulluk var ve İslam ismi altında kandırılıp, aldatılılıyorlar. Balkanlardan, ülkemizden, Türkiye Cumhuriyeti`nden, Amerika`dan, Avustralya`dan, Arjantin`den dahi talebelerimiz bizi arıyorlar. Arkadaşlarının gittiklerini, kendilerinin de gitmesi icap edip etmediğini soruyorlar. Çünkü bir Mehdiyet hareketi olarak tanıtılıyor. Bu tanıtılan Mehdiyet hareketine, bir an önce, herkes katılabilmek için can atıyor. Başımızdaki sayın büyüklerimizin olayı nasıl algıladığını görmek, çok acı. Özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Başkanı Sayın Bahçeli, bu hususta ciddi bir şekilde aklını başına toplamalı. Kendine gelmeli. Büyük Birlik Partisi Başkanı, Mustafa Destici arkadaşımız, olaya çok daha farklı bakmalı. Birilerinin taktığı gözlük arkasından bakarsa, olayı yanlış görür. Şu anda, Cumhuriyet Halk Partisi, herkese bir gözlük takıp, o şekilde göstermeye uğraşıyor. Cumhuriyet Halk Partisi Başkanı Sayın Kılıçdaraoğlu, ülkemize vermiş olduğu zararın farkında olsa, bunu yapması mümkün değil. Dünya devletlerinin bir araya gelip de veremediği zararı, onlar, inşallah bilmeyerek yapıyorlardır. Bir an önce o yanlışlarından dönerler. Devletle mücadele edeceğiz derken, Sayın Başbakanımızla yarışacağız derken, kendi anlayışlarına dahi uymayan cumhurbaşkanları bulup, karpuz seçemeyen insanlar cumhurbaşkanı seçmeye kalkarlar ve bu savaşın içerisinde olurlarsa, çok önemli bir şeyi kaybederler. Yarın tarih bunları affetmez. Nasıl, seksen senesinde yapılan ihtilali bile tarih affetmedi, otuz sene içerisinde hesaba çekti, bugün açıklanan haberlere göre genel kurmay başkanları müebbet hapis cezasına çarptırıldıysa, bugünün siyasileri, belki yirmi seneye varmadan, ciddi şekilde hesaba çekilecekler. Onun için ne yaptıklarının, ne olur farkında olsunlar.
Benim onlara şöyle bir tavsiyem var. Kabul edip etmemekte elbette muhayyerler. Onlar devlet idare eden insanlar. Siyasi işlere akılları bizden daha iyi erer. Biz, belki siyasi işlere o kadar aklımız ermeyebilir. Fakat çok samimi ve tarafsız bir şekilde aldığımız habere göre, IŞİD denen örgüt, yani Irak- Şam İslam Devleti olarak kendini tanıtan örgüt, Muharrem ayına kadar geçecek dönem içerisinde, sayıları beş yüz bini geçen ordular toplamak üzereler. Herkes şaşırıp kalır. Şu anda Şaban-ı Şerif’in içerisindeyiz daha. Ramazan-ı Şerif, Şevval ve arkasından Muharrem. Onun için, Genel Kurmay Başkanlığımıza, Başbakanımıza ve Sayın Cumhurbaşkanımıza,  düşüncelerine bir ışık tutmak amacıyla önerim, bir an önce asker kaçaklarının hepsini toplamalarıdır. Bir an önce ciddi bir şekilde tecilleri iptal etmeli. Topladığı askerleri ciddi bir şekilde yetiştirmeli. Toplamış olduğu askerlerin en az 175,000 tanesini güney doğu için görevlendirmeli. Bunları, belki şöyle sayabiliriz. En az on bin asker Hatay bölgesine, on bin asker Kahramanmaraş bölgesine, on bin asker Malatya bölgesine, on bin asker Elazığ bölgesine, on bin asker Bingöl, on bin asker Bitlis, on bin asker Van olmak üzere; yani 7-5-3 taktiğini uygulayarak toplam yetmiş bin askeri kendi ülkesi içerisinde yerleştirmeliler. Güneye doğru ciddi bir temizlik yaparak inilmesi ve orada bulunan PKK’yı, tamamıyla silahsızlandırarak silahlarını ellerinden alarak, güneydoğu sınırına ulaşması ve güneydoğuda toplam, yüz beş bin askerle Irak’a belki üç bölgeden girmesi. Yani, Silopi-Zaku bölgesinden otuz bin asker, Çukurca`dan otuz bin asker, Şemdinli’den otuz bin askerle girip, diğer yirmi beş bin askeri de, yine Silopi`den sokup, Irak-Suriye sınırına, arkadan gelecek olan tehlikeye karşı yerleştirmelidir. Kuzeyden de diğer askerlerimizle Suriye sınırına doğru inerek, Musul, Erbil, Kerkük alınmalı. Türkiye Cumhuriyeti bu hareketi ciddi şekilde göstermeli. Bir tampon bölge oluşturmalı. Ve binlerce, belki milyonlara ulaşan Türkmen soydaşlarımızı muhafaza altına almalıdır. Yoksa, Muharrem ayına kadar ve ondan sonra, Bosna-Hersekte yaşananlara parmak ısırtacak katliamlar olacak. Ve oluyor. Şii liderler, olayı tamamen mezhepsel görüp, öyle yanlış fetvalar veriyorlar ki, halkı durdurup sükunete davet edecekleri yerde, kışkırtıp yanlışa sürüklüyorlar. Bu sıkıntıdan bizleri ancak bir devlet kurtarır.
Bu arada peşmergeler bize borçlular. Rahmetlik Turgut Özal zamanında bir milyona yakın peşmergeyi bizim ülkemiz alıp, kendi sınırları içerisinde muhafaza etti. Daha sonra, Halepçe katliamından sonra, bir müddet onları burada eğitip, tedavileri görülüp, sıkıntıları giderildikten sonra, ülkelerine gönderdi. Onun için peşmergeler bize borçlular. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile beraber çalışmak mecburiyetindeler. Bu anlattıklarımızı, Amerika Birleşik Devleti ve Avrupa Birliği tamamıyla kabul etmek zorundadır. Ve ülkemize her türlü yardımı yapmak mecburiyetindedir. Onlar bu temizliği yapamazlar. Amerika, bunu yapamadığını Afganistan’da ispat etti. Irak’ta yapamadı. Çekildikten sonra ortalık iyice karıştı. Avrupa da bunu yapamaz. Müslümanın halinden yine Müslüman anlar. Bu yörenin halkı, birbirine kültürleri yakın olan insanlar ancak yapabilirler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, güçlüdür. Gücünü göstermenin zamanı gelmiştir. Hiç kimse, bu hareket yapıldığı zaman, Mehdiyet hareketidir, Amik Ovasındaki olaylar olacaktır diye korkuya kapılmasın. Armageddon diye beklenen, Amik Ovasındaki cereyan edecek olan hal, çok çok daha farklıdır.
 Türkiye Cumhuriyeti şu anlattıklarımızı bir vatandaş olarak, bir hoca olarak, bir cemaat lideri olarak dikkate almalı. Talebelerimden aldığım ciddi, has, öz haberlerdir bunlar. İnsanlar çok ciddi şekilde inanarak ölmek için gidiyorlar oraya. Şehit olmak, o şerefe ermek için gidiyorlar oraya. Onun için onların karşısında kolay kolay eğitilmemiş, düzensiz bir ordu duramaz. Onun karşısında yine aynı dirayet, ayni ciddiyet, ayni muhabbet ve halkın, milletin duası arkasında olanlar durabilir. Türk milleti nasıl binlerce senedir oraları derleyip toparlamışsa, şimdi yine derleyip toparlayacaktır. Aynı zamanda bu, ülkemizin hakkıdır. Aksi takdirde IŞİD’in bununla yetinmeyip, Bağdat`tan sonra Suriye’ye gireceğini çok ciddi şekilde haberler alıyorum. Suriye’den Lazkiye ve özellikle Türkiye’nin Hatay- İskenderun bölümünü alıp (niyetleri bu) Akdeniz’e açılmak istediklerini biliyorum. Bu hususta Rusya anlayış, itikat ve inanç olarak birbirlerinde o kadar zıt olmasına rağmen, bu bölgeyi kendi  menfaatlerine göre şekillendirmek için ciddi şekilde destekliyor. Ve hiç kimseyi de dinlemiyor. Kuzeydeki karışıklığın bir parçası da budur.
Bu oyunlar Türkiye üzerinde oynanıyordu. Son iki seneye kadar hepinizin malumudur ki Türkiye Cumhuriyeti bütün İslam alemi içerisinde parmakla gösterilen (hala öyle, bir miktar muhabbet kaybı olmasına rağmen) bir ülkedir. Ve hangi Arab ülkesinde adaylığını koysa Sayın Başbakanımız veya Cumhurbaşkanımız, o ülkenin bile Başbakanı olacak kadar seviliyordu. Bu sevginin ve bu muhabbetin kaybolması için bu sıkıntılar meydana getiriliyor. Bazı kardeşlerimiz tacizler hakkında acele ediyorlar. Diyorlar ki; “Musul Konsolosluğumuz basıldı. Seksene yakın Türk vatandaşımız onların elinde. Acilen, hemen gidip, müdahale edip kurtarmak lazım”. Bunlar, hissi hareketlerden başka hiç bir şey değildir. Kısa zaman öncesini hatırlayın. İran’ın, Amerika Büyükelçiliği basıp, Amerikalı diplomatları esir alındığında, Amerika Birleşik Devletleri on dört ay uğraştı. Ve ancak anlaşmalar neticesinde kendi askerlerini, vatandaşlarını çıkartabildi. Milyonlarca dolar, milyarlarca dolar daha, fidye ödemek zorunda kaldı. Askeri bir hareket yapmak istedi. Hava şartları uygun gelmediği için uçakları düştü. Dünya kamuoyu önünde rezil oldular. Onun için hiç kimse hissiyatına kapılıp da hemen acele, hazırlıksız, oralara girelim veya tedbir alalım demesinler. Girerken, söylediğim gibi, kendi güneydoğu bölgemizi güvene almamız lazım. Yedi şehirde onar bin askerle toplam yetmiş bin askerle güneydoğu sınıra kadar, gerekirse ev ev aranıp PKK’nın silahsızlaştırılması, silahların ellerinden alınması lazım. Sonra, sınıra ve oradan Irak`a üç koldan giren ilk birinci bölüğün, yirmi beş bin askerle, Suriye hududunu Bağdat’a kadar, nerdeyse Ribat’a kadar batı bölgesini ciddi bir şekilde kontrol altında tutması gerekir. Kuzeyden üç koldan otuzar bin askerimizin, yani Şemdinli, Çukurca ve Silopi’den girecek askerlerimizin Bağdat yakınlarına kadar gelip, Türkmenleri toplayıp, tekrar Kerkük’e kadar çekilip, Kerkük’te ciddi bir hat oluşturup, tampon bölge yapıp, insanların hayatını emniyet altına alması lazımdır. Yoksa tarih, bunun hesabını hem Türkiye Cumhuriyeti’nden, hem de insanlıktan sorar. Olay ciddidir. Elbette Dış İşleri Bakanımız Sayın Davutoğlu`nun bilgisi vardır. Elbette diğer bakanlarımızın da vardır. Fakat bir kere de biz halk olarak, cemaat lideri olarak, ciddi şekilde, farklı ülkelerde bulunan talebelerimizden almış olduğumuz bilgiyi devletimize bu mana ile ulaştırıp, dikkatlerini çekmek istiyoruz. Genel Kurmay Başkanımız çok salih, kamil, akıllı bir insan. Elbette, muhakkak, Başkomutan olan Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımızla oturup bu meseleyi konuşup, istişare ederler. Generallere hiç ihtiyaç kalmadan, sadece albay ve kurmay albaylar bu meseleyi halledebilecek kapasitededir. Allah-u Teala hepimizin yar ve yardımcısı olsun.
Peşmergelerin de Türkiye Cumhuriyetine teslim olup, yardım etmesi şarttır. Yapılan iyilikleri unutmamalıdırlar. Eğer yapılan iyiliği unuturlarsa çok ciddi sıkıntı çekerler. Bu arada, büyük şehirler asker vasıtasıyla değil, polis vasıtasıyla kontrol altında tutulmalıdır. Önceden söylüyorum, bu üç-beş aylık süreçte iyi hazırlanmalıyız. Muharrem ayı gelmeden söylüyorum, Kerbela olayı tekrar yaşanmadan söylüyorum. Devletimiz tedbirini almalı. Askerini hazırlamalı. Büyük şehirler içerisinde polisler vasıtasıyla güvenlik sağlanmalı, hiç kimse kesinlikle affedilmemeli. Bu hususta da Büyük Millet Meclisinin toplanıp, birbiriyle hırlaşmak verine, ciddi bir şekilde, sokağa dökülen her teröristin ciddi şekilde cezalandırılması için kanun çıkartmalı ve polisimizin selahiyet alanı genişletilmelidir. Sonra geç kalmak hiç kimseye fayda vermez.
Ülkemiz hem ekonomik olarak, hem teknolojik olarak, hem de kültürel olarak ciddi bir kalkınmanın içerisinde. Bu kalkınmayı hazmedemeyen ilk başta Avrupa Birliği’dir. Almanya, İngiltere ve Fransa’dır. Kendilerini üç süper güç sayan bu devletler, Avrupa Birliğini savaşsız kurmanın ve içindekilerin hepsi tabî olmasına rağmen, itaat etmesine rağmen, belli bir seviyeye çıkartamamanın ızdırabı içerisindeler. Bu arada Türkiye Cumhuriyeti tek başına Avrupa Birliği’ne denk gelecek güce ve kuvvete ulaşıyor. Havayollarından, karayollarından, lojistik anlamda, her türlü ticareti ellerinden alıyor. Hazmedemiyorlar. Onun için düşmanlık yapıyorlar. IŞİD’e kendileri asker gönderiyorlar. Katılanları eğitmeleri için başlarına, hem aldatılmış hem de kendileri de aldatan Müslüman komutanlar gönderiyorlar. Amerika Birleşik Devletleri seyrediyor. Tabii bu arada İsrail sütten çıkmış ak kaşık gibi tertemiz her zamanki gibi. Halbuki çıbanın başı o. Parayla her zaman her işi hallettirdiği gibi, yine parayla her işi hallettirip, Büyük İsrail’in hayali içerisinde gidiyor. Bu yaptıkları farkında olmadan da İsrail’in sonunu hazırlıyor. Biz İsrail’in düşmanı değiliz. Onu yok etmek gibi bir düşüncemiz yok. Ama kendi kendilerini yok ediyorlar. Farkında değiller. İslam birliği bir anda oluşuverir de üzerlerine çökerlerse, o zaman hiç kimse kimseyi sorumlu tutmasın. Bizim lisanımızla buna kendi kazdığı kuyuya düşmek derler.
Ebu Cehil onu yaptı. Kainatın Efendisi Muhammed Mustafa aleyhisselatı vesselamı rezil edeceğini sandı. Kapısının önüne çukur kazdırdı.  İçini insan pisliği ile doldurdu. Üstünü hurma dalları ile örttü. İnce kumla da kapattı. Sonra Rasullullah Efendimize haber gönderdi. Bugün İsrail’in yaptığı oyun budur. Dedi ki ;“Ya Muhammed buyur gel, seninle görüşmek istiyorum. Herhalde Müslüman olacağım”. Efendimiz de sevinçli, Allah’a teslim olmuş bir şekilde hane-i saadetinden çıktı, Ebu Cehil’in evine gidiyordu. Eve elli metre kadar bir mesafe kaldı. Ebu Cehil’in de kölesi kapıdan seyrediyor. Cebrail aleyhisselam geldi; “Dur Ya Muhammed, buradan öteye adım atma, dön geri” dedi. Rasullullah Efendimiz emir üzerine geri dönünce köle telaşlandı, o telaşla içeri daldı. Ebu Cehil’e; “Ey Eba Cehil, Muhammed geri döndü, gelmiyor buraya” deyince, “Niye gelmiyor arkasından sesleneyim” diye Ebu Cehil öyle bir telaşla çıktı ki, kazdığı kuyuyu unuttu. O pisliğin içine düştü. Rezil oldu bütün Mekke’ye. Muhammedi bir mucizedir. Rasullullah Efendimizin mucizesidir. Onlarca metrelik ip attılar iki metrelik kuyuya. İp eline  ulaşmadı ve bir türlü çıkartamadılar. Herkes hayretler içerisinde kaldı. Anladı onu Muhammed aleyhisselamdan başkasının çıkartamayacağına. Başladı yalvarmaya; “Ya Muhammed, beni bu kuyudan çıkar”diye. İsrail kazdığı kuyuya kendi düşerse, daha sonra ona onlarca yüzlerce yardım da gelse ip atıldığı misali, kimse çıkartamaz. Yine Muhammedi ve merhamet sahibi olan insanlar, Mehdi aleyhisselam onu çıkartır, şaşar kalır kendine.
IŞİD hakkında sorulan soruya vermiş olduğum bu cevap inşallah yeterli gelir. Yok eğer yeterli gelmiyorsa, sormak istediğiniz bir soru varsa ona da cevap vereyim.
Soru: Biraz önce söylemiş olduğunuz bahiste, IŞİD’ın daha sonra Suriye, Lazkiye ve Hatay’a doğru yöneleceğini belirttiniz. Dikkatimi çekti. Hatay’a yönelmesi Rusya’nın IŞİD’e olan desteği. Şeyh Şerafeddin Dağıstanı hazretlerinin bildirdiği şekilde bir barış anında, sulh halindeyken Rusların Karadenizden Türkiye sınırlarına doğru gireceğine dair beyanı var bildiğiniz gibi. Bu beyan ise biraz önce belirtmiş olduğunuz Amik ovasındaki büyük muharebeye dayanıyor. Açıklayabilir misiniz?
Allah-u Alem bu biraz daha sonra olacak. On küsür sene sonra olacak. Çünkü IŞİD o bölgeye yöneldiğinde Rusya’dan almış olduğu kuvvetle beraber kendini güneye çevirip, Kuveyt’i, Suudi Arabistan’ı alıp, o bölgede İngilizlerin, Almanların, Fransızların ve Amerika Birleşik Devletlerinin yardımı ile Suudi Arabistan’dan üç devlet, Suriye’den dört devlet, Irak’tan üç devlet çıkartmak gibi planları var. Bu planlarında başarısız olduktan sonra, senin söylemiş olduğun Rusya’nın işe el atması ve Karadeniz’den Türkiye’ye yönlenmesi ciddi bir şekilde bekleniyor. Siyasiler olaya hep kendi açılarından bakıyorlar. Mümkün mertebe kavga olmasın, sıkıntı olmasın, gürültü olmasın. Elbette doğrudur. Zaman içerisinde hallolsun veya meseleyi para ile halledelim. Maddi yardımlarla düzeltelim gibi düşünüyorlar. Ülkelerini savaştan muhafaza etmek için uğraşıyorlar. Bu çok doğru olmakla beraber şimdi artık bunun işlevi kalmadı. İşin ciddiyetinin farkında değiller. Birikti, birikti, çıban iyice büyüdü, patladı. Şu anda cerahat dışarı akıyor. Ve her tarafa bulaştırıyor. Onun için Osmanlı devletinden sonra kurulmuş olan Türkiye cumhuriyeti devleti kendi gücünü yüz sene sonra ispat etmek mecburiyetinde. Bu imtihanın içerisinde. Eğer bu imtihanı ciddi bir şekilde verirse, Ermenistan diye bir sorun, Gürcistan, İran diye hiç bir sorun. İran’dan zaten zarar gelmez. İran Amerika ile ortaktır. Kimse onu merak etmesin. Yunanistan’ın bir daha Ege Denizi’nde bile it dalaşını göze alamayacağını, Bulgaristan’ın kendi ülkesinden geçen bütün Türklere veya tırlara bile selam duracağını görecektir. Balkanlardaki bütün Müslümanlar da sevinç içerisinde Türkiye cumhuriyetini destekleyecek ve yardım edecektir.
Soru: Türkiye’de bildiğiniz gibi hilafetten sonra cumhuriyetin kurulması ile birlikte Gazi Mustafa Kemal’in bildirmiş olduğu yurtta sulh cihanda sulh felsefesi hakim. Ülkemiz ve ümmet şu anda büyük bir tehlike altında ve bu tehlikeden bu ümmeti kurtaracak millet ise Osmanlının varisi olan Türk milletidir. Fakat Türk milletini içine öyle bir ukte yerleşmiş ki, sizin anlatmış olduğunuz şekilde ülkenin başına gelecek felaketleri önceden sezinleyip ona karşı hareket edilmesini engelleyen, karşı olan bir grup türemiş. İsmi Yurtta sulh, cihanda sulh ve kendilerini demokrat addediyorlar.
Hiç alakası yok. Çok güzel bir noktaya değindin. Yurtta sulh, cihanda sulh. Şu anda yurtta sulh mu var? Hergün bir asker şehid olmuş diye haberini alıyoruz. Hergün yürüyüş oluyor, hergün bir polis şehid oluyor. Şehirler talan ediliyor. Hangi sulhtan bahsediyorlar? Geçen sene bunu söyledim. Ciddi bir şekilde hemen seferberlik ilan edilmesi gerektiğini. Eğer o gün bu tedbirler alınsaydı, bugüne gelinmezdi. Çıban durmadan büyüyor, farkında değiller. Sulh yok şu anda. Nerede sulh var? Türkiye cumhuriyeti ciddi şekilde tedbirleri alıp, kendisinin ne olduğunu ispat etmek mecburiyetinde. Yoksa devlet tartışılmaya başlar. Onların planı; Irak’ı üçe bölmek. Bizim dörtte birimiz gibi olan küçücük Suriye’yi beşe bölmek. Suudi Arabistan’ı üçe bölmek. Türkiye’yi yediye bölmek. Sıra oraya geliyor. Onun için burada sabredilecek hiçbir şey kalmamıştır. Dirayetli, ciddi, ileriyi gören görevli siyasilere ihtiyacımız var.
Başbakanımızda bu meziyet var. Fakat içerideki fitne çok büyük. Muhalefet nefsinin derdine düşmüş, sandalye koltuk derdine düşmüş. İktidar gökten melekleri indirse, onlara bile muhalefet yapacaklar. Böyle bir şey olabilir mi? İnsan biraz da adaletli tarafını görür. Cumhurbaşkanı diye getirip insanların önlerine dayattıkları, sol eğilimli Cumhuriyet Halk Partisi için oturup ağlanacak meseledir. Milliyetçi Hareket Partisi bunu nasıl destekledi, anlaşılması mümkün değil. Rahmetli Alpaslan Türkeş hayatta olsaydı bunları çok ciddi şekilde hesaba çekerdi. Aday olarak getirilen kişi, Türkiye Cumhuriyetinin başına ciddi problem olacak bir şahıstır. Babasının Cumhuriyet Halk Partisinden çekmediği kalmamıştır. Sonra CHP dindar hiçbir kesime anlayış göstermezken, rıza göstermezken nasıl oldu da Ekmeleddin İhsanoğlu, el-Ezher üniversitesinde profesörlük yapmış olan bir şahsı kabul edebiliyor? Ciddi bir şekilde tezat var. Bilinçli bir şekilde paralel yapının da parmağı var bu işte. Bunlar ülkenin geleceği için değil, kendi menfaatları için oynuyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? O şahıs bu ülkeye cumhurbaşkanlığı yapacak ne takata, ne güce sahiptir. Onun için geçen haftaki sohbetimde ne dedim? Hakikaten bu siyasiler pazara gitseler domates seçemezler, karpuz seçemezler. Cumhurbaşkanı seçecekler. İşte seçtikleri cumhurbaşkanı da bu kadar olur maalesef.
Ben rahatsızım hastayım ama hala askerlik yapabilirim. Mutfakta yemek pişiririm. Geri hizmette bulunurum. Veya ne görev verilirse onu yaparım. Bütün Türk milleti ve İslam alemi bu kurtuluş savaşını bekliyor. İçimizdeki pisliklerden kurtulmak, etrafımızdaki mikroplardan kurtulmak ve etrafı güzel bir şekilde huzur getirip dezenfekte etmeyi bekliyor. İnşallah. Eğer bu böyle yapılırsa, görecekler ki 7-5-3 taktiği neticesi olarak Kıbrıs sorunu dahi kendiliğinden çözülecek. Kıbrıs’ta iki yüz bin vatandaşımız varken bu olay yapıldı. Bulgaristan’da üç milyon vatandaşımız olmasına rağmen kimse yürüyemedi. Allah rahmet eylesin orgeneral Salih Omurtak bir gecede neredeyse Sofya kapılarına kadar dayanmıştı. Herkes telaşa düşmüştü. Bulgaristan’da kimse kalmadı, hepsi Rusya’ya kaçmıştı. İsmet İnönü’nün emriyle, girmiş olan askerimiz tekrar geri çağrıldı. Niçin çağırıyorsun? Şu anda Irak’ta milyonlarca Türkmen var. Aynı şekilde Suriye’deki Türkmenler var. Bunların hesabı yarın sorulur. Sadece Türkmenler değil, diğer ırktan Arap ırkından da olsa Müslüman dindaşlarımız ve hatta Süryaniler var orada. Hristiyanlar var orada. Yahudiler var orada. Onlara dahi barışı götürmesi lazım Türkiye cumhuriyetinin. Kurtuluşu, refahı götürmesi lazım. Bunu Türk milletinden bekliyorlar. Bu civarda bu hareketi Türk milletinden başka kimse yapamaz. Yapamayacağını da bin küsür senedir göstermiştir.
Balkanlarda yüzlerce milletvekiliyle, başbakanlarıyla, cumhurbaşkanlarıyla görüştüm. Türkiye böyle bir harekete girerse tamamıyla, Bulgaristan’daki Türkler ve milletvekilleri, Romanya’daki Türkler, milletvekilleri, Kosova, Arnavutluk tamamıyla, Makedonya yüzde sekseniyle, Bosna Hersek tamamıyla, hatta Sırplardan bile destek olur, çünkü içlerinde bir buçuk milyona yakın Müslüman var. Buradaki kardeşlerimiz içlerindeki milletvekilleri ve başbakanlara tesir ederek Türkiye cumhuriyetinin arkasında. Dönelim doğuya. Azerbaycan lideri Sayın Aliyev her halikürda hemen hazır Türkiye cumhuriyetine her türlü yardımı vermeye. Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan hepsi hazırlar. Kazakistan dört gözle ağabeyleri Türkiye cumhuriyetinin yapacak olduğu hareketi bekliyorlar. Türkler bir anda İttihat-ı İslamın olduğunu gösterdikleri vakitte, Arap Müslüman kardeşlerimizin hepsi ilhak edecekler. Hemen teslim olacaklar. Göreceksiniz bu hareket başladığı anda, daha savaş olmadan, çok ciddi olaylar gelişmeden hepsi teslim olup, silahları bırakacaklar. Olay bitecektir.
Soru: Sancak düştüğü yerden kalkar diyordunuz. Sancak bizde. Bu ülkeden yine o sancağın kalmasını tüm İslam alemi bekliyor, bunu mu ifade ediyorsunuz?
Aynen öyle. Yoksa ben burada savaş çığırtkanlığı yapmıyorum. Ben Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Süryani hangi milletten olursa olsun o insanların kurtuluşundan bahsediyorum. Bu ağabeyliği de Türkiye cumhuriyeti devletinin yapacağını söylüyorum. Yapabilecek kuvvet ve kudrette olduğunu biliyorum. Yapmamaları için ne Balkanların ne de Türki cumhuriyetlerin engel olmadığını söylüyorum. Engel olan Çanakkale’de iki yüz elli bin atamızı şehit etmek için uğraşan İngiltere, Fransa, bizden yana görülmesine rağmen Almanya’dır. Açık açık söylüyorum, içlerindeyim. Ciddi şekilde haberler alıyorum. Ve Amerika Birleşik Devletleri. Başka hiç kimse değil. Amerika Birleşik Devletlerine söylenecek tek şey şu; bu bölgelere girip bu huzuru sağladığımda petrolun yüzde ellisi senindir dendiği zaman bütün olay biter. Almanya, İngiltere ve Fransa’yı o susturur. Onlar kendi aralarında dört beş devlet bu bölüşmeyi sağlayamıyor. Başka hiçbir şey değil. Rusya ile bu meselede çok iyi anlaşılabilir. Yeter ki kavga maddi kavga olsun. Maddiyatı bölüşmek kolaydır. Ama şu anda can söz konusu. İnanın bana gelen haberler var, Suriye’den, Irak’tan arıyorlar beni. Kerkük’ten, Erbil’den, Musul’dan arayan talebelerim var. Diyorlar ki; “Efendim yüzlerce kadının ırzına geçildi, tecavüz edildi. Adamlar toplandı, götürüldü. Kum dağlarına doğru götürüldü. Daha sonra kamyonlar boş olarak geldi”. Bunlar yarın çıkacak Bunların hepsi toplu mezar olarak çıkacak karşımıza. İş işten geçmeden Türkiye cumhuriyeti devletinin bu işe el atmasını istiyorum. Cenab-ı Allah hepimize sıhhat afiyet, ilahi idrak, anlayış, birlik beraberlik güç ve kuvvet versin. Doğru yoldan ayırmasın. Vesselam…
http://kutuphaber.com/index.php/2014/06/hemen-ciddi-onlemler-alinmalidir/ 






Ey İslam Devletleri, Ordularınız Ne İşe Yarıyor?


Vuku Bulan Alametler





   Emire’l Mümin’in İlmin Kapısı Hz. Ali şöyle buyurmuştur: Yahudiler batıdan gelerek Filistin topraklarında bir devlet kuracaklar.” İnsanlar dediler ki: “Ey Ebu’l Hasan! O esnada Araplar nerede olacak?!” İmam şöyle buyurdu: “O zaman Arapların güçleri birbirinden ilişkisiz, bağlantıları kopuk, dayanışma ve işbirliğinden yoksun olacaktır.” 
    Sonra şöyle soruldu: “Acaba bu bela ve sıkıntılar uzun mu sürecek?” buyurdu ki: “Hayır, Araplar başkalarının nüfuzundan kurtulup kendi işlerini ellerine aldıklarında ve kararlarında ciddi oldukları zaman kendi elleriyle Filistin’i feth edeceklerdir. Araplar muzaffer ve birlik olacaktır. Irak tarafından onlara yardım güçleri gelecek ve onların bayraklarının üzerinde “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın.” ayeti yazılı olacaktır.
Araplar ve Arap olmayan Müslümanlar  birlikte Filistin’in kurtarılması için (Yahudilerle savaş için) kıyam edecektir. Savaş, iki grubun denizin büyük bölümünde karşı karşıya geldikleri sırada oldukça zorlu geçecek, insanlar kanlarında yüzecek ve yaralılar ölülerin cesetlerinin üzerinden geçecektir.”İmam Ali sonra şöyle buyurdu: “Araplar, Yahudilerle üç kere savaşacak ve dördüncü savaşlarında Allah onların sabit kadem olduklarını, iman ve sadakatini gördüğünde zaferi onların başlarının üzerinde dalgalandıracaktır.” Hz. Ali  sonra şöyle buyurdu: “Yüce Allah’a and olsun ki bir tek Yahudi Filistin’de kalmayacak şekilde tüm Yahudiler öldürülecektir.”

Süfyani, “Yabis Vadisinde” yani susuz ve otun bitmediği kuru bir yerde ortaya çıkacak ve Dimeşk (Şam) hakimi onun ortaya çıkmasıyla oradan kaçacak. Arap kabileleri onun etrafında toplanacak ve fitne, fesat ve sapkınlardan olan (Rabii), (Cerhumi) ve (Asheb) ve onlardan başkaları da ortaya çıkarlar. Süfyani onunla savaşan herkese galip gelerek yenecek.”
 
İmam Bakır Hazretleri de  Ortadoğu’daki olaylarla ilgili şöyle buyurmuştu: “ O yılda Ortadoğu’da (Şam bölgesi) birçok ihtilaflar ortaya çıkacak; ilk defa Şam bölgesi viran olacak. Üç güç taraftarları; Esheb taraftarları, Abga ordusu ve Süfyani ordusu birbirlerinin karşısında yer alacaklar.”

“O kafir Eshab ayaklanacak başkent ve çevresinde barınamayacak ve çok geçmeden öldürülecek ve Türkler oraya hakim olacaklar”.

“Türkler tarafından bir grup ayaklanacaklar ve ardından Rumların ( batılıların) fitnesi başlayacak”




Suriye iç savaşı ve sonrası hakkında hadis:

“Bayrak sahipleri atlarını Şam’da zeytin ağaçlarının arasında bağladığı zaman ve bu ordu ile Allah’ın ezhep ve ailesini yok ettiği zaman, onlardan kaçacak, saklanacak kimsenin kalmadığı zaman, Caferiler ve Abbasiler düştüğünde ciğer yiyen oğulları, yani Süfyanın Şam minberine oturduğunda berberi kavmi de Şam’a geldiği zaman işte bu Mehdi’nin çıkış alametidir” (Hadis-i Şerif)


Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretleri'nden Önümüzdeki Günler Hakkında Açıklama
Bismillahirrahmanirrahim

İslam'ın son Peygamberi Hazreti Muhammed (Aleyhis-Selam)'ın gelecekle ilgili bildirmiş olduğu haberlere göre Kendisinden sonra kıyamete kadar yaşanacak devirler şöyle sıralanmaktadır (İmam Ahmed Bin Hanbel , 4.273):

1) Hulefa-i Raşidin Devri; Dört büyük Halife'nin (Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali) ardarda geleceği devir

2) Umera Devri; Şam'da Emevilerin, Bağdat'ta Abbasilerin Emir-il Mü'minin (mü'minlerin başı) olacağı devir

3) Müluk Devri; Osmanlı Padişahlarının halifeliği devralıp müslümanları idare edecegi devir

4) Cebabire Devri; Müslümanların tek elden yönetilmeyecegi, Kur'an-ı Kerim'e riayet edilmeyen "Ahir Zaman" devri. Zulmün ve küfrün arttığı, inançsızlığın moda, müslümanlığı yaşamanın ise avuç içinde ateş tutmaktan daha zor olduğu devir.

5) Hazreti Mehdi ve Hazreti İsa Devri; Mü'minlerin tekrar bir bütün haline gelip tüm dünya üzerinde adaletin ve Allah'a imanın yayılacağı devir. Peygamberimizin (a.s) neslinden olan Hz. Mehdi ve yeryüzüne geri inecek olan Hz. İsa'nın zuhuru hakkındaki rivayetler şöyledir:

Hz. Mehdi'nin zuhurundan önce, dünyayı kaplayacak olan bütün zamanların en büyük savaşı (armagedon) çıkar. Bu savaş üç ay sürer ve dünya nüfusunun büyük bir kısmı telef olur (bir habere göre, yedide altı nisbetinde). Ölecek olanlar zalimler ve kafirlerdir. Mehdi (a.s.) Medine'de zuhur eder ve üç kere "Allah-u Ekber" diye tekbir aldığında bütün ateşli silahlar durur, savaş biter. Aynı zamanda dünyada teknolojiye hayat veren enerji yok olur. Savaş durduktan sonra, Hz. Mehdi Şam ve Konya üzerinden İstanbul'a vararak Mukaddes Emanetleri teslim alır ve Deccal'ın Horasan (İran)'dan ortaya çıkmakta olduğunu ilan eder. Daha sonra, Deccal ve ordularına karşı gerçek cihadı başlatmak üzere Şam'a geri döner. Bu arada, Deccal Kudüs'e gider ve oradan tüm dünyaya küfrü yaymak üzere kırk günlük bir seyahate başlar. Kırk gün tamamlandıktan sonra Hz. İsa nüzul eder, Deccal'ı Şam yakınlarında öldürür ve Hz. Mehdi ile Şam'da buluşur. Mehdi (a.s.)'ın hükmü yedi sene sürer. Ondan sonra ise, Hz İsa bütün dünyada kırk yıl hükmeder. Bu zaman içerisinde kötü ve şeytani hiçbir şey kalmaz ve dünya adeta cennet gibi olur (Altın Çağ). Kırk yıl sonunda Hz. İsa Medine'de ruhunu teslim eder ve Peygamberimizin (a.s.) yanına defnedilir. Sonra kötüler ve şeytaniler dünya üzerinde azar azar yeniden ortaya çıkar ve on yıl boyunca çoğalırlar. Bu on yılın sonunda, mü'minler cennetten gelen rüzgarı teneffüs edip ruhlarını teslim eder ve kıyamet geriye kalan kötüler ve kafirlerin üzerine kopar. Şimdi yaşadığımız zaman, tabii ki cebabire devridir. Zulüm ve küfürle birlikte doğal afetlerin, kaza ve belaların, savaşların ve terörün çoğalması, bu dönemin de sonuna yaklaştığımızın işaretidir.

Gelmesi çok yakın olduğu tahmin edilen bu "zorlu" günlerde, mü'minlerin sıkıntısını azaltıp emniyette olmalarını sağlayacak üç önemli husus şunlardır:

1) Namaz

2) Zikir (tesbih)

3) Sadaka

Günlük yapılması gereken bu ibadetler Allah'ın hoşnutluğunu kazanıp bizi muhafaza etmesine vesile olur, çünkü biliyoruz ki hayır ve şer Allah'tandır.
Secdesiz insanların Altın Çağ devrine yetişmeleri mümkün değildir.
Yine unutmayalım ki az sadaka çok belayı defeder.

Sahibuz zaman Gavsul azam Şeyh Muhammed Nazım Kıbrısi el-HAKKANİ k.s


Peygamberimiz (sav) Müslümanlara ahir zamanda, zulüm içindeki dünyayı, sevgi ve barış ortamına kavuşturacak olan Hz. Mehdi'nin zuhurunu müjdelemiştir. Nitekim, Peygamber Efendimiz (sav) bu müjdeyi Müslümanlara verirken şöyle buyurmuştur:

"...Dünyanın ömründen sadece bir gün kalsa bile, Allah benim Ehl-i Beytimden bir adam gönderecektir. O dünyayı (daha önce) zulümle olduğu gibi adaletle dolduracaktır." (Sünen Ebu Davud, Cilt 14 s. 402)

Bu haber iman edenlerin şevk ve heyecanını arttıran çok büyük bir müjdedir. Bu konuda İslam alimleri yüzyıllardır Hz. Mehdi'nin zuhuru heyecanı ile yaşamış kendi zamanındaki olayları onun zuhurunun öncü alametleri saymış ve gelecek nesillere de bunları aktarmış ve müjdelemişlerdir.

Kütüphanelerimiz, birçok İslam aliminin kaleme aldığı, Hz. Mehdi ile ilgili yüzlerce yazma eserle doludur. Bu şekilde, o zamandan bugüne, bu büyük müjdenin şevk ve heyecanını İslam alimleri günümüze taşımışlar ve İslam ümmeti içinde bu konunun canlı tutulmasına ve takibine vesile olmuşlardır. Her alim bir sonraki kuşağı Hz. Mehdi ile müjdelemiş. onun araştırılması ve tanınmasını tavsiye etmişlerdir.

İslam alimlerinin eserleri vasıtasıyla günümüze kadar ulaşan bu müjdenin alametleri o günden bu güne görülmeye devam etmektedir. Nitekim, bu alametler bize, Hz. Mehdi'nin faaliyetlerini günümüz yıllarında gerçekleştirdiğini göstermektedir. Bu da Müslümanları büyük bir şevke, heyecana sevk etmektedir.

Nitekim, yaşadığımız yıllarda yeryüzünde meydana gelen zulüm, kargaşa, terör ve savaş ortamı, fitneler, kıtlıklar, depremler Hz. Mehdi'nin zuhurunun alametlerindendir. Bu bilgiye sahip olmak da Müslümanları, Hz. Mehdi'nin zuhurunun alametleri ve Hz. Mehdi'nin sıfatları hakkında daha detaylı bilgi edinmeye sevk etmektedir. Bu konuda öğrenilecek her yeni bilgi Müslümanların heyecanını arttırır.

Bu çalışmayı hazırlamaktaki amacımız ise dünyaya adalet, barış, huzur, bolluk ve refah getirecek olan Hz. Mehdi hakkında Müslümanların daha fazla bilgi sahibi olmasıdır.

Şüphesiz ki, içinde yaşadığımız bu dönemde Hz. Mehdi'nin zuhurunun alametlerini takip etmek, onu tanımak için çaba harcamak, onun ordusundan olmak gerekmektedir.

Bize ulaşan hadislerden de anlaşıldığı gibi Hz. Mehdi zaten kendi icraatını yapmaktadır. Bize düşen onu araştırmak ve ona tabi olmaktır.


Hz. Mehdi, ahir zamanda gönderileceği Peygamber Efendimiz (sav) tarafından müjdelenmiş, Müslümanları zulüm ve sıkıntı ortamından kurtaracak, yeryüzündeki fitneleri ortadan kaldıracak, tüm dünyaya barış, adalet, bolluk, huzur, mutluluk ve refah getirecek kutlu bir şahıstır. Peygamberimiz (sav)'den aktarılan sahih rivayetlere göre Hz. Mehdi, çeşitli hurafelerle, batıl inanç ve uygulamalarla aslından uzaklaştırılmış olan dini özüne döndürecek, Hz. İsa ile buluşacak, Allah'ın izniyle yegane hak din olan İslam ahlakının yeryüzüne hakim  olmasına vesile olacaktır.

Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde kıyamete yakın bir zamanda yaşanacak olan ahir zaman hakkında çok detaylı bilgiler ve işaretler yer almaktadır. Peygamberimiz (sav)'in verdiği bilgilere göre, bu dönemde birbiri ardınca pek çok önemli olay gerçekleşecektir. Ahir zamanın ilk devresinde dünyada büyük bir bozulma ve karmaşa hüküm sürecek, ikinci aşamada ise gerçek din ahlakının
yaşanmasıyla birlikte yeryüzünde barış ve huzur hakim olacaktır. (Beklenen Mehdi)

Hadislerde belirtilen Mehdi a.s'ın Hutbesi Şu şekilde olacaktır.



Mehdi a.s Hakkında en çok sorulan sorular

İslam’da Hz.Mehdi inancı varmıdır, dinimizdeki kaynaklar hangileridir?
Bu meselenin “İsrailiyat” olduğunu söyleyenlere cevabınız nedir?
Hazreti Mehdi, Ahir zamanda gönderileceği Peygamber Efendimiz tarafından müjdelenmiş olan, Müslümanları zulüm ve sıkıntı ortamından kurtaracak, yeryüzündeki fitneleri ortadan kaldıracak, tüm dünyaya barış, adalet, bolluk, huzur, mutluluk ve refah getirecek kutlu bir şahıstır. Peygamberimiz’den aktarılan sahih rivayetlere göre Hz. Mehdi, çeşitli hurafelerle, batıl inanç ve uygulamalarla aslından uzaklaştırılmış olan dini özüne döndürecek, Hz. İsa ile buluşacak, Allah’ın izniyle yegane hak din olan İslam’ı yeryüzüne yerleşik kılacaktır.
Hz.Mehdi A.s hakkında Peygamber Efendimiz geniş bilgiler vermiştir.Kaynaklar şöyledir.
1) Tirmizi’nin Sünen’inde 3 tane,
2) Ebu Davud’un Sünen’inde 8 tane,
3) İbn-i Mace’nin Sünen’inde 8 tane,
4) Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde 12 tane,
5) Abdülrezzak b. Hemmam’ın el-Musannef’inde 8 tane,
6) İbn Ebi Şeyhe’nin el-Musannef’inde 14 tane,
7) İbn Hibban’ın Sahih’inde 7 tane,
8 ) Heysemi’nin Zevaid’inde 20 tane,
9) Suyuti’nin Cami’us Sağır’ında 8 tane,
10) El-Muttaki el-Hindi’nin Kenzü’l Ummal’inde 59 tane,
11) Hakim’in Müstedrek’inde 12 tane,
12) Deylemi’nin el-Firdevs’inde 7 tane,
13) Darekutni’nin Sünen’inde 1 tane olmak üzere, bu kaynaklarda Hz. Mehdi ile ilgili toplam 159 güvenilir hadis-i şerif bulunmaktadır.
Ayrıca büyük İslam alimlerinden,
İbn Kesir 3,
Hafız Busuri 2,
Zehebi 5,
Munziri 1,
Azimabadi 6,
Elbani 6 güvenilir hadis-i şerife eserlerinde yer vermişlerdir.
Bunlar Hz. Mehdi ile ilgili hadislerin bulunduğu güvenilir kaynakların sadece bir kısmıdır. Bunların dışında da daha pek çok güvenilir kaynakta Hz. Mehdi konusundaki hadisler ve açıklamalar vardır.

Birtakım cahil, mezhepsizler Peygamber Efendimizin bu sağlam kaynaklı Hadislerine rağmen Hz.Mehdiyi yok sayarlar , inanmazlar.
Fakat Hadisi Şerifleride bildirilen Alametlerin , tıpkı Hadislerde bildirildiği gibi bire bir şekliyle günümüzde onlarcasının vuku bulması ve meydana geliyor olması , Hz.Mehdi a.s’ı inkar edenlere en akılcı ve en susturucu cevaptır.Çünkü büyük bir vicdansızlıkla Hz.Mehdi’yi, hadisi şeriflere ragmen reddedenlerin , bu olayları da reddetmesinin ne akli ne de mantiki bir izahı olamaz.

Mehdi a.s’ı inkar etmek kişiyi imanından etmez ve dinden cıkarmaz.
Fakat peygamber efendimizin bunca hadisi şerifini inkar etmek bir müslümanın büyük ayıbı olur.
“Hz.Mehdi Kur’anda Neden yok ?” diyenler oluyor..

Kur’an’ı Kerimde “Namaz kılın” denilmiş ama nasıl kılacagımız  söylenmemiştir.
Fakat Allah c.c Peygamberine söyletmiştir.Bizde Peygamber efendimizin sahabelere, onların da bizlere öğrettiği gibi namaz kılarız.Yani Kur’anda Namazın nasıl kılınacağı söylenmedi diye namazı terk mi edecektik? Tabiki hayır.
Hz.Mehdi Aleyhisselam konusu da böyledir.Kur’anda İşaret edilir, ”Allah nurunu tamamlayacaktır” , “İnananları üstün kılacagız”, “Allah’ın yardımı ve nusreti yakındır”, “Muhakkak zafer inananlarındır” denilir ama Nasıl olacagını Peygamber efendimiz Açıklamıştır..
Nitekim Hz.Mehdi’nin onlarca hadislerde ahir zamanda bulacağı bildirilen ahit sandığı kur’anı kerimde de geçmektedir.Bu da Kur’anı kerimin Hz.Mehdi’ye işaretidir.
“Peygamberleri, onlara dedi: “O-nun hükümdarlığının belgesi, size Tabut’un gelmesidir. Onda Rabbiniz’den ‘bir güven duygusu ve huzur’ ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır.” (Bakara Suresi, 248) ayetiyle, hz peygamber efendimizin hadisleri mutabıktır.

Bazı kişiler kendi Alimlerinin Hz.Mehdi olduğunu idda ediyorlar.. Biz Hz.Mehdiyi nasıl tanıyacagız? Hz.Mehdi gelip gitmiş midir?

Hz.Mehdi, dünyaya geldiğinde yeryüzünde İslamı hakim kılar.
Dünyadaki savaşları, kıyımları ve kargaşa ortamını kaldırır. Yerine adalet, huzur, bolluk, refah ve barışı kalıcı olarak tesis eder.

Hristiyanlıgı kaldırır, domuzu yasaklar, dünya’daki insanlar İslamı seçer.
Tek bir rekat namaz bile, en değerli maldan daha hayırlıdır onun döneminde…Ve Hz. İsa Hz.Mehdi’nin arkasında namaza durur.
Bu bahsedilenlerin hepsi sahih hadislerde haber verilmiş olup, dünyanın hiçbir döneminde bu sayılanlar gercekleşmemiştir. Ve haliyle Hz.Mehdi gelip gitmiş degildir. Daha gelmemiş, ve görevini yapmamıştır. Bizler de onu, alametlerin üzerinde toplanmasından tanıyacağız ve askeri olacağız inşaAllah.
Peygamberimizden sonra bir uyarıcının daha gelmesi çelişki değilmidir?

Her müslüman, emri bil maruf nehyi anil münker (iyiliği emir kötülükten sakındırma) yapmakla mükellef oldugu için her müslüman da birer uyarıcıdır.Her Alim uyarıcıdır.Uyarıcılar gelmesi doğaldır.Hz.Mehdi, bir resul degildir.Peygamber degildir.Geldiğinde Kur’ana tabi olur ve Peygamberimizin ümmetindendir.Hz.Fatımanın neslindendir.
Nasıl ki Fatih Sultan Mehmet asırlarca yıl öncesinden müjdelenmiş bir komutan ise, Hz.Mehdi de asırlar öncesinden müjdelenmiş büyük bir komutandır.. Bunda da hiçbir çelişki yoktur.Nitekim inkar edilecek yanı da yoktur. Cünkü 1400 yıl önce bildirilen alametlerin, günümüzde tam da tarif edildiği birebir şekliyle meydana gelmesi ve geliyor olması, onu inkar edenlere de buyuk bir tokat olmakla birlikte, ehli sünnetin doğru bir itikat oldugunun da ispatıdır.
Geldiğinde ben onu nasıl tanırım ?
 Hz.Mehdi’nin büyük alametleri vardır.
*İslamı yeryüzüne hakim eder.
*Hz.İsa arkasında namaz kılar.
*Yeryüzünde savaşları, kıyımı ve kargaşayı bitirir, yerine kalıcı bir barışı, bolluğu,refahı ve huzuru yerleşik kılar.
*Tabutu sekineyi(ahit sandığını) bulur.
*İslam alemini birleştirir.
*Kur'an ve Sünneti İhya eder, tam anlamıyla onlara uyar

İşte bu alametleri üzerinde toplayan kişi hz.Mehdidir.artık nasıl tanıyacağımızı anlamak zor değildir.

Soru : Kendisi Ben mehdiyim diyecek midir?
“Ben mehdiyim, diyen mehdi değildir.”hadisi şerifinden anlaşılacağı gibi Hz.Mehdi “ben mehdiyim” demez. O bunu kabul etmeyecek, 7 alim ve beraberinde 313 kişi ona zorla biad edecektir.
İnsan mıdır, evli midir, bekar mıdır, nasıldır biridir?
Evet insandır .Hz.Fatıma neslindendir.Hadislerdeki tariflere göre ; ten rengi arabi, görünümü ise beni israilli gibidir.Geniş alınlı ve geniş omuzludur.Çok akıllı, işin derinliğine inebilen ve insanların kavramakta zorlandıgı seyleri hiç zorlanmadan çözen ve açıklayan biridir. Hz.Mehdi bekardır,vazifesini tamam ettikten sonra evlenecektir. Sevgisi ve güzel ahlakı sadece insanlığı değil hayvanlar alemini bile razı etmiştir.
Ona nasıl tabi olabilirim, onu nasıl bulabilirim ?
Hz.Mehdi’nin alametleri vardır.Tabutu sekineyi bulması, İslamı yeryüzüne hakim kılması, hz.İsa’ya imamlık etmesi, hristiyanlığı yeryüzünden kaldırması ve dünyaya barışı tesis etmesi gibi büyük alametleri vardır.
İşte bu alametleri üzerinde bulunduran her kim ise onu bulmaya çalışın .Nitekim bir hadiste, “Emekleyerek de olsa ona tabi olun” buyrulmuştur.

Hz.Mehdi ve Hz.İsa aynı kişiler midir?
Hayır, Hz.Mehdi ve Hz.İsa farklı kişilerdir.Hadis-i Şeriflerde, “Hz.Mehdi’nin Hz.İsa’ya imamlık yapacağı, birlikte Deccal’i öldüreceği” yazılır.
Hz. Mehdi a.s Türk müdür yada dünyaya geldikten sonra Türkçe mi konuşacaktır bununla ilgili hadis varmıdır?
Hz.Mehdi Türk değildir.Peygamber efendimizin soyundandır.Hz.Fatıma’nın neslindendir.. Hz.Mehdi’nin Türkiye’ye geleceği doğrudur.Bir hadis-i şerifte “Mehdi, antakya denen bir yerden tabut-u sekineyi bulur.” buyrulmuştur.

Ona mehdi denilmesinin sebebi insanların bilmediği şeyleri bilerek doğru yola ulaştırmasıdır.Yine kaynaklarda Hz.Mehdi’nin yardımcılarının arap olmayacağı yazılıdır.Az sayıda yardımcıları vardır.
Kur’anda adı geçen “Ashabı kehf” de uyanıp, Hz.Mehdi’ye ve Hz.İsa’ya tabi olacaklardır.

Son asrın müceddidi Said Nursi ve bazı şeyhi nakşibendilere göre Hz.Mehdi Türkiye’den çıkacaktır.Said Nursi bu konuyu kitaplarında, hadisi şerifleri şerh ederek açıklamıştır..Türkiye’den çıkacak mehdi de mutlaka Türkçe bilir.
Aynı zamanda kutsal emanetlere de hz.mehdi sahip olacaktır. Bu emanetler ise Türkiye’dedir.

Hz.Mehdi’nin Türkiye’den çıkacagını iddaa etmek ırkçılık yada milliyetçilik kaynaklı mıdır ?
Tabiki HAYIR. Cünkü bu iddaayı yapan şeyhler arap, son asrın müceddidi said nursi ise KÜRT’tür.Haliyle bu iddaa bir kavmiyet sevgisinden değil Alimlerimizin özgür görüşünden ve hadislerden aldıkları ilhamlardan gelir.
Hz. Mehdi’nin gerçekleşen çıkış alametleri nedir?

1945′te büyük şehirlerin yok olması (Hiroşima)
1979′ta kabe baskını, (hadislere tam mutabıktır)
1981′de Ramazan ayında üstüste ay ve güneş tutulması, (hadislere tam mutabıktır)
1986′da halley kuyruklu yıldızının görülmesi, (hadislere tam mutabıktır)
1980-1988 İran-Irak savaşı, (hadislere tam mutabıktır)
1991′de Berehut Kuyusunun yakılması, (hadislere tam mutabıktır)
1999′da son yüzyılın tam güneş tutulması,
2001 Afganistanın İşgali, (hadislere tam mutabıktır)
2000-2011 Depremlerin çoğalması,
Sahte Peygamberlerin çoğalması, (hadislere tam mutabıktır)
Büyük ve hayret verici olayların meydana gelmesi (Devlet Yönetimlerinin çökmesi,tsunamiler,büyük depremler,)
Dini saptıran, menfaati için kullanan yobaz hocaların artması,
Dünya’da fitne ve savaşların birbiri ardına patlak vermesi, (hadislere tam mutabıktır)
Farkında mısınız? her gün yaşanan bu zulme dur diyecek Mehdi a.s geliyor!


Mehdi as. Türkiyeden çıkacak, peki sen bu savaşın neresindesin?


İmam Mehdi a.s'ı yarın sabah çıkıp gelecekmiş gibi beklemeliyiz. İsa a.s hayattadır, Mehdi a.s gelmiştir


Yecuc ve Mecuc Masonlar ve Siyonistlerdir

Dabbetül Arz İnternettir





Biz,
Pak Dedemiz Habib-i Ekrem Muhammed Mustafa'nın yolunda giden, O'nun (s.a.v) Ümmetinin selametine gönül vermiş Seyyid ve Şerifleriz. 
Allah diyen her kul için can verenleriz,
Ümmeti Muhammed'e hizmet etme şerefine erişmeye çalışan İslam'ın hademeleriyiz.





Mehdi a.s Asker olmak isteyenlerde kriterler



Mehdi a.s nasıl gelecektir, ne olacaktırdan ziyade bu zatlara layık olabilecek duruma gelmek için kendi nefsimizle uğraşmalıyız. Herkesin gönlünden "bende Mehdi a.s'a asker olayım" geçer;kim istemez? Herkes ister, ama bununda kriterleri vardır elbette.
Mehdi Resul Kuranı kerime tam anlamıyla uyan ve tamamen Efendimiz s.a.v'in sünnetine uyan bir zaattır. O zaten bozulmuş dünya düzeninde Allah'ı hatırlatmak,O'na kul olduğumuzu hatırlatmak,batılı yok edip sünneti diriltmek adına biat alır. Yani Mehdi Resule asker olmanın manası İslamı kendinde diriltmekten geçer.
İmam Mehdi a.s'a asker,talebe,komutan ve kumandan olmak istiyenlerde bulunması gerekenler yegane şartlar:
*Namazlarını dosdoğru kılmak gerekir; kulluğun birinci şartı olan namaz, Mehdi a.s'a asker olmak isteyenlerinde olmazsa olmaz şartıdır. Namazını kılmayan kul Mehdi a.s'ı da unutsun.
*Enaniyet hastalıkları tamamen temizlenmiş olacak.Gurur,kibir kendini beğenme gibi "ene" içeren hissiyatlar, gizliden veya açıktan bu kişilerde bulunmayacak;benlik tamamen ortadan kalkacak. “Hz. Mehdi'nin ordusu zaman zaman darbeler yiyecek, zaman zaman o çetin görevi üstlenememek rahatlık meyli; can, mal, mevki korkusu gibi çeşitli sebeplerle kendisinden ayrılanlar olacaktır. Ama "onlar buna aldırmayacak."(1)
*Yalan asla söylemeyecek,dosdoğru olunacak.Mehdi Resulün de sıfatında bulunacak olan, aranan, doğruluk onun askerlerinde de bulunmak zorunda.Eğri odunun bile giremeyeceği bir kapıdır bu,eğri adamı alırlar mı hiç?
*İftira atmayacak
*Dedikodu yapmayacak
*Şan ve şöhret peşinde koşmayacak
*Sui zan etmeyecek
*Taassup hastalığı bulunmayacak.basiretlerini taassupla kapatmayacak.Mehdi resul illede şu olacaktır diye beklememelidirler. (Taassup kör bir tarafgirlik ve doğruluğu hiç araştırılmadan karşıt düşünceyi inkârdır) Mehdi a.s hakkı anlatır;o şahıs anlatmaz ;Allahı ve Resulünü anlatır.Onun talebeleri de böyle olmalıdır.
*Güzel ahlak sahibi olacaklar.

Yani talep eden İslam'ı üzerine giyer,sünneti kendine kalkan edinir,Kuran ile kılıcını vurur;yalnız Allah'a kulluk eder.
Mehdi Resulün askeri olmak demek Allah'ın askeri olmak demektir,Allah için uğraşmak,Allah için savaşmak,Allahın nurunu yeryüzüne yaymak demektir.Zira Mehdi a.s'ın sancağında;"BİAD ALLAH İÇİNDİR" (2) yazılıdır.

Herkes Allahın kuludur ve O'na kul olmak için uğraşıyor,kula kul olmak isteyen yoktur. Bu yüzden salih kimseler, Allah u Teala ile arası iyi olanlar,muttakiler ancak ve ancak Mehdi Resule asker olabilecek,kendi benliğini çıkarlarını tamamen bırakıp ümmeti Muhammed için çalışacak,savaşacak "Geceleri abid,gündüzleri aslan" olan erler olacaktır.

İslam orduları komutanı,Amr Bin As r.a komutanlarına buyurur ki"Önce kendini düzelt ki, emrin altındakilerde ona tabi olsunlar." Bozuk adam ne komutan ne kumandan ne de asker olabilir.

Asker olmak isteyen ne yapmalı?
*Allahu Teala kendisinden razı olmalı, Allah c.c. ile arasını iyi tutmalı
*Tüm ibadetlerini dosdoğru yapmalı
*Nafile ibadetlerini arttırmalı
*Emin insan olmalı,kimseye elinden dilinden belinden zarar gelmemeli
*Nefsini eğitmeli, hakim olmalı kamil insan olmalı
*Amacı yalnız ALLAH olmalı


kaynakça:
*2008 bab-ı alem programı,Şeyh Ahmet Yasin efendi ile söyleşi'den esinlenilmiştir.
1*(Ramuzü'l Ehadis, 476)
2*(Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Kahraman Neşriyat, sf. 65)





Hz. Mehdi'nin Askerlerinin özellikleri


Aşağıda yazılmış olan hadis-i şerifleri doğru anlamak için, Arif-i Billah olan hadis alimlerine sorulmasını rica ederiz.

Imanları

Hz. Mehdi (a.s.)'nin yardımcılarının, Allah hakkında zerre kadar şüpheleri olmayacak ve Allah’ı nasıl tanımak gerekirse, o şekilde tanıyacaklar.
(El-Beyan Fi-Akbarı Hz. Mehdi (a.s.) Ahir Zaman (a.s.), bölüm: 5; Mikyal el-Mekarim, cilt:1, sayfa:65)

Cesurlar

Hz. Mehdi (a.s.) elini yardımcılarının omzu ile göğsü arasına sürecek, böylece onlar haklarında alınacak hiç bir hükümden çekinmeyecekler, hiç bir karar onlara zor gelmeyecek.
(Bihar-ül-Envar, cilt: 52, sayfa:345, El Melahim va el Fitan, sayfa:205; Mikyaal el-Mekarim, cilt.1, sayfa:144/235)


Genç olacak

Hz. Mehdi (a.s.)'nin yardımcılarının çoğu gençlerden oluşacak. Aralarında az sayıda yaşlı olacak.
(Bihar-ül Envar, Cilt:52, Sayfa:334)

Hükeym bin Sa'd şöyle der: İmam Emirülmüminin Ali aleyhisselam'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Kaim (Hz. Mehdi (as)ı ashabı gençtir ve içlerinde yaşlı yoktur; Ancak gözdeki sürme veya azıktaki tuz kadardırlar. Ve azıktaki en az şey, tuzdur."
(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s .374)

Hz. Mehdi (a.s.) bizden Ehl-i Beyt'ten (soyumdan) bir gençtir. İhtiyarlarınız ona yetişmeyecek, gençleriniz ise onu ümid edeceklerdir. Allah dilediğini yapacaktır.
(Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 23)

Hz. Mehdi (a.s.)’nin bayraktarı, sakalı hafif, rengi sarı, küçük bir genç olacaktır.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 51)

Onun (Hz. Mehdi (a.s.)’nin) bayraktarı doğudan temimi soyuna mensup bir genç olacaktır.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 26)


Manevi kuvvetleri

... (Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebeleri) su üzerinde yürür ve bulutlar üzerinde dolaşırlar...
(Bihar-ül Envar, Cilt 52, Sayfa 318; Mikyaal al-Makaarem, Cilt 1, Sayfa 148 Basaaer al-Darajaat’dan aktarıyor)

...Onlar (Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebeleri) bütün dünyayı dakikalar içerisinde kat etme gücüne sahiptirler.
(Bihar-ül Envar, Cilt 52, Sayfa 318; Mikyaal al-Makaarem, Cilt 1, Sayfa 148 Basaaer al-Darajaat’dan aktarıyor)


Askerlerin Üstün Özellikleri

1.    Onun (Hz. Mehdi (a.s.)) talebelerinin tabiatı ari ve kusursuz olacaktır. Riyakarlıktan ve tüm diğer kirlerden arınmış olacaklardır.
(Bihar-ül Envar, cilt 52, Sayfa 35)

2.    Onların (Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebelerinin) kalpleri kötülük, kıskankançlık ve husumetten arınmış ve kusursuz olacaktır.
(Bihar-ül Envar, cilt 52, Sayfa 35)

3.    İmam–ı Zaman (Hz. Mehdi (a.s))’ın talebelerinin herşeye Kadir Allaha dair zerre kadar şüphesi olmayacaktır ve O'nu O’nun tanınması gerektiği gibi tanıyacaklardır.
(Al -Bayaan Fi Akhbaar - e -Mahdi Aakher  al -Zamaan ( a .s.) , Bölüm  5; Mikyaal al-Makaarem, cilt 1, Sayfa 65)

4.    Onlar (Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebeleri) ilahi korkudan ürperirler.
(Mikyaal al-Makaarem, cilt 1, Sayfa 65)

5.    Onların (Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebeleri) ruhları lambalar gibi aydınlıktır ve kalpleride aydınlıktır.
(Mikyaal al-Makaarem, cilt 1, Sayfa 65)

6.    Onlar (Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebeleri) herşeye kadir olan Allaha tamamen teslim olacaklar.
(Bihar-ül Envar, Cilt 52, Sayfa 35 & Sayfa 311  Oyoon-o-Akhbaar al-Reza (a.s.)’dan aktarıyor)

7.    Onlar (Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebeleri) geceleri abid olacaklar ve gün boyunca aslan gibi gezineceklerdir.
(Mikyaal al-Makaarem, cilt 1, Sayfa 65)

8.    Gecelerini konfor içerisinde geçirmek yerine onlar (Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebeleri) rablerine ibadet ederek geçireceklerdir.
(Mikyaal al-Makaarem, cilt 1, Sayfa 65)

9.    Onların (Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebelerinin) tamamı samimi ve sadık olacaktır.
(Bihar ül-Envar, Cilt 52, Sayfa 283  Kamaal al-Deen’den aktarıyor)

10.    İmam-ı Zaman (Hz. Mehdi (a.s.))’ın talebeleri aslanlardan daha cesur ve Mızraktan da daha keskin olacaklar.
(Mikyaal al-Makaarem, cilt 1, Sayfa 65)

11.    Onların (Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebeleri) kalpleri çelikten daha güçlü olacaktır. Onların her biri kırk güçlü adama eşit olacaklardır.
(Mikyaal al-Makaarem, cilt 1, Sayfa 65)

12.    İmam-ı Zaman (Hz. Mehdi (a.s.))’ın talebeleri soylu, bilgili olacaklardır ve dünyanın yöneticileri olacaklardır.
(Al-Malaahem wa al-Fetan, Sayfa 205)

13.    Hz. Mehdi (a.s.)'nin talebelerinin ruhları lamba gibi aydınlıktır, onların kalpleri de aydınlanmıştır.
(Mikyal el-Mekarim, Cilt:1, sayfa: 65)
14.    Hz. Ali (a.s) şöyle buyurur: “...Allah Hz. Mehdinin yardımcılarını korur, onlara nişane ve alametlerle yardımcı olur ve onları yeryüzünün tüm insanlarına galip kılar. Böylece insanlar ister istemez hak dine girerler.

15.    O (Hz. Mehdi), yeryüzünü adalet, nur ve apaçık delillerle dolduracaktır. Bütün ülkeler tümüyle ona itaat edecek ve onun karşısında boyun eğecektir. Öyle ki tüm kafirler iman edecek ve tüm kötüler salih kullar (kötü insanlar düzelip hidayet bulup samimi Müslümanlar) olacaktır.”
(İsbat-ul Hudat, c. 7, s. 49)

16.    İmam Muhammed Bâkır (a.s) ve İmam Cafer Sadık (a.s) Hz. Mehdi’nin (a.s) yardımcıları hakkında şöyle buyurmuştur: “Onlar dünyanın doğusunu ve batısını ele geçireceklerdir. Onlardan her birisinin 40 insan kadar gücü vardır. Kalpleri demir gibidir. Öyle ki, LA İLAHE İLLALLAH VE ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH” her yerde yankılanacak ve duyulacaktır.”
(Bihar-ul Envar, c. 52, s. 340)

17.    Hz. Mehdi (a.s.)’nin yardımcıları asil ve eğitimli olacaklar.
(El-Melahim ve el Fitan, sayfa:205)


Hz. Mehdi'(a.s.)nin talebeleri az sayıda seçkin kişilerden oluşacaktır

O’nun yanına gelenler kaçınılmaz olarak seçilecekler, ayrılacaklar ve elenecekler. Büyük çoğunluğu bu elemeden geçemeyecek.
(Gaybet’ül Numani, Bölüm 12, Sayfa 299)


Allah Hz. Mehdi (a.s.)'nin talebelerini biraraya getirecektir

Cafer al Juafi, İmam Muhammed bin Ali al Bekir’den şöyle rivayet eder: “Hz. Mehdi (a.s.) çıktığında yanında 313 erkek ve 50 kadın olacaktır, onlar daha önce aralarında hiç bir sözleşme olmadan, farklı bulutların gökyüzünde kümeleşmeleri gibi bir araya geleceklerdir. Bu, Allah’ın “Her nerede olursanız olun, Allah sizi bir araya getirecektir. Allah herşeye güç yetirendir” ayetinin bir tecellisidir.
(Bihar-ül Envar, cilt. 52, pg. 223)


Askerlerin teslimiyeti

Hz. Mehdi (a.s.)'nin talebeleri, Hz. Mehdi (a.s.)'yi mücadelelerinde de destekleyecekler, isteklerini yerine getirecekler ve Hz. Mehdi (a.s.)'ye karşı bir kölenin efendisine karşı olduğundan daha itaatli ve boyun eğici olacaklar.
(Mikyal el-Mekarim, Cilt:1, sayfa: 65)


Askerler münafıklardan sezilecek

Allah onun (Mehdi (a.s.)’nin) dostlarını ve seçilmiş olanları diğerlerinden ayıracak ki dünya münafıklardan ve yoldan çıkanlardan temizlensin.
(Bihar-ül Envar, cilt:52, sayfa: 250)


Askerler ahde vefalılar

Ali bin Ebu Hamza der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kâim aleyhisselam (Hz. Mehdi (a.s.)) kıyam ettiğinde halkın çoğu onu inkar edecektir. Çünkü o reşit bir genç olarak zuhur edecektir. Onu (Hz. Mehdi (as)'yi), sadece zerr aleminde Allahın ahit aldığı müminler kabullenecektir.”
(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 247)


Askerlerin kadir ve kıymeti bilinmiyecek

Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebeleri hakkında şöyle söylemiştir:
Onlar Allah yolunda mücadele ederler ve büyüklenenler onlari küçük görür. Onların kıymeti dünyada bilinmez fakat ahirette iyi tanınırlar.
(Muntakab el Ezhar, s. 474)


Hz. Mehdinin yakın yardımcıları

Bedir savaşındaki askerler gibi 313 kişinin kumandasını elinde tutarak etrafa meydan okuyacak. Çünkü bu 313 kişi gece abid gündüz kahraman niteliğini taşımaktadırlar.
(Kıyamet Alametleri, 169)

Hz. Mehdi (a.s) 'ye aralarında kadınların da bulunduğu 314 kişi biat edecektir.  
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdi yy-il Muntazar, 25)


Askerler aziym ve istikamet üzerindedirler

Hz.Muaviye'den (r.a.)rivayet edilmiştir.  
Kıyamet kopmaz, ümmetimden bir taife herkes üzerinde hakim olmadıkça. Onlar kendilerini terk edenlerin terk etmesine aldırmazlar ve kendilerine yardım edene de aldırmazlar.  
(Ramuz El-Ehadis,  472 Hanbel'in Müsned'i  - Buhari - Müslim)

Hz. Muaviye b. Kirra (r.a) dan rivayet edilmiştir:  
Ümmetimden bir taife kıyamet koyuncaya kadar yardım görmekte devam eder. Kendilerini terk edenlerin ayrılmaları da onlara bir zarar vermez.  
(Ramuz El-Ehadis, 472; Hakim'in Müstedrek'i)

Hz.Muaviye b. Curre'den (r.a.) rivayet edilmiştir:  
...Deccal'la savaş oluncaya kadar ümmetimden bir taifenin "hak üzere" galip olması devam edecektir.  
(Ramuz El-Ahadis, 65; Ibni Asakir Tarihi - Ebu Muaym)

Ahmet, Müslim, İbni Cüreyr ve İbni Hibban, Cabir b. Abdullah(r.a.) tahric ettiler:  
Kıyamete (Deccal ile savaşa) kadar benim ümmetimden bir grub hak üzere galip olarak çarpışacaktır. Ve İsa b. Meryem gökten nüzul ettiğinde onların emiri (Hz. Mehdi (a.s)) kendisine, "Gel bize namazı kıldır" der. Ancak O şu ümmete Allah'ın bir ikramı olarak "Sizin biriniz, diğerlerinize emridir" cevabını verir. 
(Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdi yy-il Ahir Zaman 80)

Hz.İmran'dan (r.a.) rivayet edilmiştir:  
Ümmetimden bir taife, kendilerine düşmanlık edenlere galib oldukları halde Hak üzerine mücadelede devam ederler. Hatta onların sonuncusu mesih deccal ile harp eder.  
(Ramuz El-Ahadis, 472; Hanbel'in Müsned'i -Ebu Davud-Tabarani -Hakim)